27 Şubat 2008 Çarşamba
Siz hangi ünlüden bir parça isterdiniz?
Cancer Research UK, İngiltere'nin önde gelen ve kanser araştırmalarına adanmış bir vakıf. İşte bu vakıf dört senede bir olan 29 Şubat'ı daha hatırlanır kılmak ve kendilerine yardım sağlamak amacıyla " Make Today Count " projesini başlatmışlar. Bu projeye destek sağlayanlardan biri de başta Kate Moss olmak üzere pek çok ünlünün kuaförü olan Londra asıllı James Brown. The James Brown London Collection markasıyla Kate Moss'dan esinlendiği saç bakım ürünleri de bulunan kıvırcık James kalbine çok yakın bulduğu bu vakıf için şöhretli arkadaşlarından topladığı kıyafetleri 29 Şubat 2008 günü Marlybone Londra'da bulunan Cancer Research Shop'ta sessiz açık artırma usuluyle satacak. Şu anda ebay'den de ulaşma imkanı olan kıyafetler kimlere ait derseniz, Kate Moss'un 2007 V&A Golden Age Couture galasına giydiği soluk altın renkli vintage elbise ki, elbise kazayla yırtılıp, ortadan katlanıp, bir fiyonkla daha etkileyici bir mini elbise haline dönüşmüştü, Sienna Miller'ın Karen Walker marka kırmızı elbisesi, Jude Law'un Alfie'de giydiği gri çizgili ceketi, David Beckham'ın koyu kahve deri ceketi.. ilgimi çekenler olurken bunların yanısıra Jade Jagger, Lilly Allen, Kylie Minogue, Eva Herzigova, Naomi Campbell, Kelly Osbourne, Dita Von Teese .. gibi diğer ünlülerden de parçalar bulmak mümkün.
Kate Moss'un yukarda belirttiğim moda tarihi yazan bu elbisesine ulaşmak tabi ki çok kolay değil çünkü su anda elbise 500 poundluk fiyatıyla vakıfa en çok para getirecek parçaymış gibi gözüküyor, diğerlerinin fiyatları daha uygun olmasına rağmen, yardım amacıyla yanıp tutuşan moda severlerden bayağı ilgi görecekleri kesin.
Daha fazla bilgi ve satın almak için:
26 Şubat 2008 Salı
Parfüm savaşları
Oscar ödül töreninde Anne Hathaway ki, kendisine sempatim sadece Devil Wears Prada'da oynamasından kaynaklanır yoksa tarz sahibi ve güzel bulmam, tamamen şans, yine Lancome ile yaptığı anlaşma ve parfüm reklamından söz edince aklıma diğer parfüm ve ünlü beraberlikleri geldi. Paris'te yapılan reklam çekimlerinden sonra adı sır gibi saklanan parfüm hakkında ki kendisi de ismini söylemedi, henüz bir bilgi sahibi olmamamıza karşın, reklamların sonbaharda gösterileceği ve aralarında Sophie Marceau'lu Guerlain reklam filmi olmak üzere pek çok parfüm reklamı yönetmiş olan fotoğrafçı Peter Lindbergh tarafından çekildiği bilinenler arasında.
Diğer bir ünlü ve parfüm birlikteliği benim de hayranları arasında olduğum Justin Timberlake ve Guerlain'den gelmekte. Guerlain parfümleri Başkan ve CEO'su Alain Lorenzo Justin'in modern şıklığı temsil eden dünyaca tanınan bir trendsetter olduğu için seçtiklerini belirterek, reklamların bu sonbaharda gösterime gireceğini belirtti. Modern ve rahat şıklığın güzel bir örneği olan Bay Timberlake'in, avangard moda evine nasıl bir katkısı olacağı merak konusu olurken, bize de daha fazla Justin Timberlake görebilmek için iyi bir fırsat olacağı kesin :)
Son birlikteliğimiz biraz daha ilginç; İngiliz Vogue dergisinin yazısına göre Erykah Badu, Tom Ford parfümlerinin uluslararası elçisi olacakmış. Müziğini takdir ettiğim bir sanatçı olmasına rağmen, kendisini bu kadar ikonik bir markanın yüzü olabileceği aklıma gelmezdi, ama Tom Ford'un bir bildiği vardır demekten de kendimi alamadım, bakalım bu birliktelikler bize neler gösterecek.
25 Şubat 2008 Pazartesi
And the oscar goes to...
SAG ödüllerine ve Bafta'ya blogumda kayıtsız kalmış olabilirim ancak Oscar ödüllerini es geçmem mümkün değil. Yıllardır kim ne giymiş diye merakla beklediğim bu ödül töreni, bu yılda 80. kere gerçekleşti ve heykelcikler sahiplerine kavuştu.
Dünya yıldız ve yıldızcıklarının kırmızı halıda arz-ı endam ederken, bana hakim olan duygu genellikle hayal kırıklığı idi, vay be dedirtecek tasarımları bu yıl göremedik. Genelde fazla risk alınmayan, sade görünümlerin tercih edildiği kırmızı halıda, Heidi Klum ve en iyi kadın oyuncu oskarını kazanan Marion Cotillard cesur seçimleriyle öne çıktılar. Heidi Klum'un ipek taftadan yapılmış, John Galliano imzalı elbisesi, renk olarak güzel olmasına ve halı ile uyum içinde olmasına karşın:P, boynundaki Star Wars'ı andıran fazlalık ve aksesuarların uyumsuzluğu yüzünden çok iyi bir seçim olarak görünmedi, elbisenin tek önemli özelliği bana göre yarın yapılacak açık arttırmada gelirinin hayır kurumuna (Red Heart Truth) bağışlanacak olmasıydı. En iyi kadın oyuncu dalında Oscarı kucaklayan Fransız aktris Cotillard'a gelince saçı, makyajı ve kendisi hoş olmasına karşın, modifiye edilmiş balık görünümündeki Jean Paul Gaultier elbisesi, bana göre yeteneğiyle ters orantılı idi, ancak bu elbise farklı olduğu için kimileri tarafından beğenildi.
Gecede kırmızı ve siyah en çok tercih edilen renkler olurken, sarı, krem, mor, yeşil, açık pembe renkleri az da olsa seçenler de vardı, straplez ve tek omuz , deniz kızı benzeri kuyruklu tasarımlar göze çarpan diğer detaylardı. Törende, Marchesa, Dior, Valentino, Chanel, Versace isimleri öne çıkarken, tek bir moda evinin hakimiyeti söz konusu değildi. Kimler hangi modacıları tercih etmişti diye merak edecek olursanız, yukarda belirttiklerim dışında Anne Hathaway ve Jessica Alba Marchesa, Nicole Kidman Balenciaga, Vanessa Paradis ( o siyah çoraplar da neydi öyle böööğğkk) ve Penelope Cruz Chanel, Cameron Diaz Dior, Jennifer Garner Oscar de la Renta, Hillary Swank Versace, Cate Blanchett Dries Van Noten'i tercih etmişti. ( Balenciaga bekliyordum) Elbise olarak değerlendirildiğinde Kathrine Heigl'ın kırmızı( mercan rengi de diyebiliriz) tek omuz askılı Escada'sı ve Anne Hathaway'in yine tek omuz detaylı, önünde çiçekler olan helenistik elbisesi, (geçen seneki kocaman fiyonklu Valentino elbisesini düşünürsek), benim açımdan elbise oscarına layık görüldü. Orjinal senaryo dalında Oscar alan ve alkışı hakeden eski striptizci /yeni yazar Diablo Cody dövmeleri, leopar desenli, yürüdükçe üst bölgelerini teşhir eden ve kendisini de rahatsız eden kıyafetiyle ne yazık ki çok bayağı görünüyordu. Daniel Day Lewis'in eşi Rebecca Miller'da kırmızı fiyonklu askıları ve önünde kafam kadar broşu olan elbisesiyle zevksizlik sınırlarını zorlamıştı.15 yaşında olan ve oraya neden çağrıldığına bir anlam veremediğim itici Miley Cyrus, Valentino elbisesiyle kendisinin ne kadar sanslı olduğunu düşünmeme sebep oldu. Bu arada Miley Cyrus ve Heidi Klum'un ödül törenine davetli olup, Angelina Jolie, Charlize Theron ve Reese Witherspoon'un olmaması bana anlamsız geldi.
Mücevherler arasında Chopard, Cartier, Harry Winston, Lorraine Scwartz markaları öne çıkarken, Cameron Diaz'ın sade straplez ve buruşuk! elbisesini neden bir kolye, sallantılı küpeler veya bilezikle süslemediği ben de merak uyandırdı ( Son iki yıldır kıyafet seçimlerinde pek bir isabetsiz ). Saç ve makyaj trendlerinde kıyafetler gibi sade bir hava hakimdi, koyu göz ve dudak makyajı fazla yoktu. Marion Cotillard, Penelope Cruz en hoşuma giden makyaj örnekleri olurken, Jessica Alba da saçıyla ve makyajıyla benden bir heykelcik kaptı. Elbisesini beğendiğim Kathrine Heigl Marilyn Monroe havalarındaki saçı ve fazla turuncu/bronz olan makyajıyla başarısızdı.
Erkekler de ise Armani ve Dior tercih edilen markalardı, Daniel Day Lewis, Patrick Dempsey ve George Clooney görünümleriyle gözümüzü oksadılar.
Bir Oscar ödülleri töreni de böyle bitti ve bence gerek filmler bazında gerek kırmızı halı bazında 80. yılın ihtişamını göremedik. Gelecek sene daha iyilerini görmek umuduyla diyerek, bu yazıyı noktalıyorum.
Dünya yıldız ve yıldızcıklarının kırmızı halıda arz-ı endam ederken, bana hakim olan duygu genellikle hayal kırıklığı idi, vay be dedirtecek tasarımları bu yıl göremedik. Genelde fazla risk alınmayan, sade görünümlerin tercih edildiği kırmızı halıda, Heidi Klum ve en iyi kadın oyuncu oskarını kazanan Marion Cotillard cesur seçimleriyle öne çıktılar. Heidi Klum'un ipek taftadan yapılmış, John Galliano imzalı elbisesi, renk olarak güzel olmasına ve halı ile uyum içinde olmasına karşın:P, boynundaki Star Wars'ı andıran fazlalık ve aksesuarların uyumsuzluğu yüzünden çok iyi bir seçim olarak görünmedi, elbisenin tek önemli özelliği bana göre yarın yapılacak açık arttırmada gelirinin hayır kurumuna (Red Heart Truth) bağışlanacak olmasıydı. En iyi kadın oyuncu dalında Oscarı kucaklayan Fransız aktris Cotillard'a gelince saçı, makyajı ve kendisi hoş olmasına karşın, modifiye edilmiş balık görünümündeki Jean Paul Gaultier elbisesi, bana göre yeteneğiyle ters orantılı idi, ancak bu elbise farklı olduğu için kimileri tarafından beğenildi.
Gecede kırmızı ve siyah en çok tercih edilen renkler olurken, sarı, krem, mor, yeşil, açık pembe renkleri az da olsa seçenler de vardı, straplez ve tek omuz , deniz kızı benzeri kuyruklu tasarımlar göze çarpan diğer detaylardı. Törende, Marchesa, Dior, Valentino, Chanel, Versace isimleri öne çıkarken, tek bir moda evinin hakimiyeti söz konusu değildi. Kimler hangi modacıları tercih etmişti diye merak edecek olursanız, yukarda belirttiklerim dışında Anne Hathaway ve Jessica Alba Marchesa, Nicole Kidman Balenciaga, Vanessa Paradis ( o siyah çoraplar da neydi öyle böööğğkk) ve Penelope Cruz Chanel, Cameron Diaz Dior, Jennifer Garner Oscar de la Renta, Hillary Swank Versace, Cate Blanchett Dries Van Noten'i tercih etmişti. ( Balenciaga bekliyordum) Elbise olarak değerlendirildiğinde Kathrine Heigl'ın kırmızı( mercan rengi de diyebiliriz) tek omuz askılı Escada'sı ve Anne Hathaway'in yine tek omuz detaylı, önünde çiçekler olan helenistik elbisesi, (geçen seneki kocaman fiyonklu Valentino elbisesini düşünürsek), benim açımdan elbise oscarına layık görüldü. Orjinal senaryo dalında Oscar alan ve alkışı hakeden eski striptizci /yeni yazar Diablo Cody dövmeleri, leopar desenli, yürüdükçe üst bölgelerini teşhir eden ve kendisini de rahatsız eden kıyafetiyle ne yazık ki çok bayağı görünüyordu. Daniel Day Lewis'in eşi Rebecca Miller'da kırmızı fiyonklu askıları ve önünde kafam kadar broşu olan elbisesiyle zevksizlik sınırlarını zorlamıştı.15 yaşında olan ve oraya neden çağrıldığına bir anlam veremediğim itici Miley Cyrus, Valentino elbisesiyle kendisinin ne kadar sanslı olduğunu düşünmeme sebep oldu. Bu arada Miley Cyrus ve Heidi Klum'un ödül törenine davetli olup, Angelina Jolie, Charlize Theron ve Reese Witherspoon'un olmaması bana anlamsız geldi.
Mücevherler arasında Chopard, Cartier, Harry Winston, Lorraine Scwartz markaları öne çıkarken, Cameron Diaz'ın sade straplez ve buruşuk! elbisesini neden bir kolye, sallantılı küpeler veya bilezikle süslemediği ben de merak uyandırdı ( Son iki yıldır kıyafet seçimlerinde pek bir isabetsiz ). Saç ve makyaj trendlerinde kıyafetler gibi sade bir hava hakimdi, koyu göz ve dudak makyajı fazla yoktu. Marion Cotillard, Penelope Cruz en hoşuma giden makyaj örnekleri olurken, Jessica Alba da saçıyla ve makyajıyla benden bir heykelcik kaptı. Elbisesini beğendiğim Kathrine Heigl Marilyn Monroe havalarındaki saçı ve fazla turuncu/bronz olan makyajıyla başarısızdı.
Erkekler de ise Armani ve Dior tercih edilen markalardı, Daniel Day Lewis, Patrick Dempsey ve George Clooney görünümleriyle gözümüzü oksadılar.
Bir Oscar ödülleri töreni de böyle bitti ve bence gerek filmler bazında gerek kırmızı halı bazında 80. yılın ihtişamını göremedik. Gelecek sene daha iyilerini görmek umuduyla diyerek, bu yazıyı noktalıyorum.
Bugün ne giydim?
Bu aralar sık mı yapmaya başladım bu bölümü ne? Cumartesi günü yine kızlarla buluştuk, Hakan Köse Difference'ta yeni saç kesimlerimizi yaptırdıktan sonra yemek yedik ve ben bunları giydim:
- Topshop beyaz tshirt
- Zara siyah şort
- H&M gri hırka
- H&M kareli trençkot
- Chloé ayakkabı
- Cordello çanta
Çanta, hırka ve trençkot sevgilinin son seyahatinden kendi elleriyle seçilmiştir, nasıl bir erkek için hiç de fena değil, değil mi? Bunca yıllık eğitim meyvelerini veriyor sonunda :))
Etiketler:
Bugün ne giydim?
21 Şubat 2008 Perşembe
Bugün ne giydim?
Dün akşam kızlarla dışarı çıktık, ne zamandır görüşemiyorduk. Yemek, şarap, muhabbet derken, bugün şu saatte hala akşamdan kalmayım :p Evden zor çıktım, ama blogum için resim çekmeyi de ihmal etmedim:
- H&M siyah kendinden puantiyeli elbise
- Gri opak çorap ( Pentiydi sanırım)
- Kurt Geiger oxford botlar
- H&M kolye ve küpeler
- H&M fular
- H&M çanta
- River Island krem rengi palto
Yalnız H&M reklamlarından fırlamış gibiyim, reklamlardaki modellerin üzerinde anca bu kadar H&M ürünü olur heralde heuheuhee..
Etiketler:
Bugün ne giydim?
18 Şubat 2008 Pazartesi
Melankoliklere tavsiye
Hani olur da şu karlı soğuk günleri aşıp, güneşli ama serin geçiş mevsimine ulaşabilirsek mart gibi falan. Hani vitrinlere bahar çoktan gelmiştir, siz de kışlıklarınızdan sıkılmış olursunuz ama hava hala soğuktur ( Burada küresel ısınmayı anmadan geçemeyeceğim, ara mevsimler artık pek olmuyor :() İşte o zamanlarda üzerinize yerleşen ara mevsim melankolisinden kurtulmanın yolu kıyafetlerinize renk eklemek olacaktır. Kışın siyahlar ve griler ile geçtiğini düşünürsek, baharın habercisi canlı renkli bir şal veya bir çantayı kıyafetinize eklemeniz, gelecek güneşli günlere adapte olmanızı kolaylaştıracaktır. Mary Kate Olsen alışılmadık Dior by John Galliano (Soft Dior babe small shopping bag ) sarı çanta ( Çantayı sevmedim, Dior değil de sanki , sıradan başka bir marka gibi görünüyor) mor şal kombinasyonuyla Rachel Bilson yine sarı renkte şalıyla, yaz mevsiminin ve yazın bu hit renginin habercisi gibiler.
Gisele Bundchen- Max Factor elele, hep beraber türbüne(!!!)
Gisele Bundchen'nin Victoria's Secret ile anlaşmasını bittiğinde kariyerinin de biteceğini mi sandınız? O güzellik ve popülerlikle böyle bir durum söz konusu bile olamaz :) Viktorya'nın sırrına servetinin ve ününün önemli bir bölümünü borçlu olan Brezilyalı güzelimiz çok geçmeden yeni bir anlaşmaya imza atmakta gecikmedi. Enews sitesinin haberine göre Max Factor, Gisele i 2,5 milyon dolar karşılığı, 2 yıllığına renklerine bağladı. Markanın uluslararası yüzü olacak süper modelin şu an markanın yüzü Carmen Electra'yı ekarte edip etmediği sorusu akıllara gelirken, kaynaklar kampanyanın yazın başlayacağını haber verdi. Forbes'un en çok kazanan listesinde modeller arasında geliriyle, 2007 yılı içersinde ilk sırada yer alan güzelimizin, anlaşma ile ilgili olarak heyecan duyduğu gelen bilgiler arasında, 2,5 milyon karşılığında sadece heyecan duymak çok "cool " bir tepki :))
Markanın su an sadece bir maskarasına sahip olsam da, benim eve alıp beslemek istediğim makyaj gurusu Pat McGrath'ın danışmanlığında, imajını gözümde düzeltmeye başlayan Max Factor'un, Gisele Bundchen'i de saflarına katması ilerde makyaj ürünü seçimlerimde ne kadar etkili olacağını hep beraber göreceğiz.
Etiketler:
Haberler,
Model dediğin
14 Şubat 2008 Perşembe
HAPPY VALENTINE'S DAY!!!
Sevgilisi olan, olmayan, isteyen, istemeyen, plan yapan veya umursamayan herkesin gününü kutlarım. Kutlamak adettendir değil mi? Eeeveett, neyse benim için bugün liseden sonra önemini yitirdi dolayısıyla, ben umursamayanlar kategorisindeyim. Önemsemiyorum diyorum ama aklıma da takılmadı değil, hani bu akşam bir planım olsa dışarda, ne giyerdim diye. Ne giyeceğine hala karar verememiş olanlar veya daha sonrası için iki adet seçenek oluşturdum, bakalım hosunuza gidecek mi?
1. seçeneğimiz biraz spor- şık bir tarz; daha günlük kıyafetlerin tercih edileceği mekanlar için uygun olur. Gelecek sezonun rengi olan parlak mavi renkte bir üstü, jean( J Brand Love Story modeli, henüz edinemedim :( ), siyah burnu açık bir ayakkabı ( burda kendisi Christian Louboutin'dir, canıım !!), büyük bir portföy, krem rengi bir palto ve renkli bileziklerle tamamladım, saçlar da stilimize uygun at kuyruğu :)
2. seçeneğimiz ise parti kızları için uygun; bu gece planı önce mum ışığında yemek, sonrası dans etmek olanlar için. Yine canlı yeşil renkte bir elbise, altın rengi ayakkabı, portföy ve takılarla kombinledim. Üstümüze de zamane trendi deri ceketimizi attık mı bizden havalısı olmaz. Siyah opak çoraplarınızı ve bu kadar altın detaydan sonra saçlarınıza abartısız bir fön çektirmeyi unutmayın.
Artık ne giyeceğim derdinden kurtuldunuz :p Hepinize aşk ve keyif dolu saatler dilerim :))
2. seçeneğimiz ise parti kızları için uygun; bu gece planı önce mum ışığında yemek, sonrası dans etmek olanlar için. Yine canlı yeşil renkte bir elbise, altın rengi ayakkabı, portföy ve takılarla kombinledim. Üstümüze de zamane trendi deri ceketimizi attık mı bizden havalısı olmaz. Siyah opak çoraplarınızı ve bu kadar altın detaydan sonra saçlarınıza abartısız bir fön çektirmeyi unutmayın.
Artık ne giyeceğim derdinden kurtuldunuz :p Hepinize aşk ve keyif dolu saatler dilerim :))
12 Şubat 2008 Salı
Nyc2ist.com'da ikinci yazım
Yazmaya devam, bu seferki konumuz kare ve ekose desenleri :
http://www.nyc2ist.com/content/view/527/145/
http://www.nyc2ist.com/content/view/527/145/
11 Şubat 2008 Pazartesi
2008 İlkbahar-Yaz Ayakkabı dosyası
Geçtiğimiz haftalarda yapılan New York moda haftasından sonra önümüzdeki yılın trendleri konuşula dursun, ben daha yakın bir zaman dilimine odaklanmış bulunuyorum. Ayakkabı konulu anketim bittiğinden beri önümüzdeki ilkbahar- yaz ayakkabı trendlerinden bahsetmek istiyordum. Ankete 30 kişi katılmış olsa da, bu çoğunluğun pek ayakkabı düşkünü olmadığı ortaya çıkan sonuçtur, belki de siz iflah olmaz çanta koliklerden siniz hıı??
Neyse efendim, gelelim havalar ısınınca neler giymemiz öngörüldüğüne. Bu sene ayakkabılar sevimli sıfatından çok uzak, modellerin pek çoğu cesurluk ve yaratıcılık sınırlarını zorlamakta. Geçen sene aldığımız platform, rugan, egzotik deri ( krokodil, yılan..vs), koni topuklar, stilettolar ve babetler giyilebilirliğini korurken, bu yaz bot- ayakkabı karışımı türlerin yeniden yorumlanması Gucci, Peter Som, Chloé, Chanel podyumlarında göze çarpmakta, siz de benim gibi oxford ayakkabılarınızdan kopmak istemiyorsanız, bu ayakkabılardan edinmeniz kaçınılmaz olacaktır.
Çarpıcı renk ve desenler bu yazın ayakkabılarında öne çıkan trendlerden, Miu Miu, Prada, Dries Van Noten podyumlarında güzel örneklere rastlamak mümkün. Bu yaz dolgu topuklarda az da olsa bazı tasarımcılar tarafından kullanılmakta, Phillip Lim, Allessandro Dell' Acqua ve Alberta Ferretti geyşa etkileşimli yüksek ve bantlı tasarımlar yapmışlar.Bunların dışında oxford stili dolgu topuklarda var, Michael Kors, Chanel ve Calvin Klein öncülerden.
Çok sevdiğimiz gladyatör sandaletleri de her zamankinden daha detaylı ve dizlere kadar uzanan yorumlarıyla beğenimize sunulmuşlar, aynen Balenciaga, Givenchy ve D&G'de olduğu gibi ama benim bu seneki favorim kesinlikle Burberry gladyatör sandaletleri.
Benim 2008 İlkbahar-yaz ayakkabılarında ilk beşim şöyle sıralanabilir:
1.Gucci Shoeboots
2.Burberry gladyatör sandaletleri
3.Gucci siyah rugan sandaletler
4.Versace turuncu rugan ayakkabılar
5.Pierre Hardy shoeboots
Sizin fikriniz nedir, hangi modeller sizin dolabınızda yer bulurken hangileri asla asla durumunda olacaktır?
Resim altı ilk sıra soldan sağa ( benim ilk beşim) : Gucci, Burberry, Gucci,Versace, Pierre Hardy
İkinci sıra soldan sağa: Cholé, Chanel, Balenciaga, Prada, Prada, Sonia Rykiel,Alexander McQueen
Üçüncü sıra soldan sağa: Miu Miu, Dries Van Noten, Balenciaga, Phillip Lim, Chanel, Alberta Ferretti.
Etiketler:
2008 İlkbahar - Yaz
10 Şubat 2008 Pazar
Deja vu!!
Bu kelime bu haftasonu bir magazin dergisinde gördüğüm resim karşısında hissetiğimin tam karşılığı. Biz celebrityler diye başlayan cümleler kuran, uzun süredir 2004-2005 yıllarından itibaren Sienna Miller'ın gönlümüze taht kurarak hepimize ilham vermesine ve dünya stil radarına çıkmamak üzere girmesine sebep olan "boho chic" akımını inceden inceye taklit edip, kendini orjinal bir stil ikonu sanan Tuba Ünsal bu işi iyice resmileştirip, Sienna Miller'ın 2007 yılı ocak ayında Factory Girl filminin NYC galasından sonraki partiye giydiği siyah şortlu cesur kombinasyonu yaklaşık 1 yıl sonra, sanırım hiç birimizin görmediğini varsayarak (Aradığı şortu ancak bulabildi sanırım) ülkemiz sokaklarında uygulamayı başarmıştır. Miller'ın vintage üst, 2005 sonbahar - kış sezonuna ait Louis Vuitton botlar ve deri ceketle tamamladığı bu kıyafeti,Tuba da tesadüftür ki yine opak siyah çoraplar, yakası ve kolları kürk detaylı bir ceketle ve yazlık sandaletlerle kombinlemiş. Sienna Miller'ın, 60'lı yıllarda Andy Warhol'un ilham perisi Edie Sedgwick'i canlandırdığı ve biraz şov amaçlı olduğu halde ( Filmi seyrettiyseniz Edie'nin tarzının bu kıyafetle örtüştüğünü görmüşsünüzdür), bu taşınması zor kıyafetle sınırları zorlamış, pantolonunu evde unutmuş, Bridget Jones'un donuyla dışarı çıkmış eleştirilerine maruz kalmıştır. Tuba ise aynı üstte gördüğünüz kötü resim (tüm aramalarıma rağmen, düzgün bir foto bulamadım) gibi kötü bir taklit olmaktan öteye gidememektedir, cadının ona tavsiyesi ise bir an önce taklit etmeyi bırakıp kendi tarzını bulmasıdır. Hepinize iyi geceler :)
Etiketler:
Unluler ve stiller
8 Şubat 2008 Cuma
Moda Cadısı Maximum'da :o)
Biraz önce fashion out style in adlı blogu okurken, kendi bloguna ilişkin maximum kartın sitesinde çıkan yazıdan bahsediyordu, linke bir tıkladım ne göreyim, aynı yazıda benden de bahsediyorlarmış hahahhhahha :)) Bu haber sürpriz oldu ve yüzüme kocaman bir gülücük kondurdu. Alt başlığı değiştirmiş olsam da, işe yarar bir kaynak olarak görülmek güzelmiş :))
http://www.maximum.com.tr/maksimum_yasam/article.asp?lngArticleID=803
http://www.maximum.com.tr/maksimum_yasam/article.asp?lngArticleID=803
Etiketler:
Haberler
Küçük New York
Bir süredir yazamıyorum, notlar alıyorum ama yazamıyorum. Bugunlerde havaların soğukluğuna rağmen özellikle Nişantaşı'nda soğuğa aldırmadan, açık ayakkabılarla dolaşan hem cinslerimi görüyorum ve kendilerine şapka çıkarıyorum. Yoksa artık biz de New York ve Londra'da olduğu gibi başkalarının ne dediğine aldırmadan, içimizden geldiği gibi mi giyinmeye başlıyoruz ?
4 Şubat 2008 Pazartesi
Hayatımız alışveriş merkezi: Astoria
İstanbul'a her hafta yeni bir alışveriş merkezi açılıyor ve ben de her hafta denetçi gibi bu alışveriş merkezlerini gezip, yazı yazıyorum :) Blogun ismini belki alışveriş merkezi cadısı olarak değiştirmek daha anlamlı olur :p
Bu hafta Esentepe'de yeni açılan Astoria alışveriş merkezine gittim. Herry, De facto, Lacoste, Network, Pretty Fit, Brandroom.. vb gibi, çeşitli fiyat kategorilerinde mağazaların bir arada bulunduğu, tasarımı ve mağazalarıyla yine ben de pek iz bırakmayan, City's Nişantaşı ile benzerlikler gösteren ve ilginçtir ki yine indirimle açılan diğer bir mekan. Bu mağazalar içinde, en çok zamanı içindeki binlerce çeşidi ve yüzlerce LCD televizyonla sizi aptallaştıran Electro World'de harcadık ve alışveriş yaptık. Genelde bulunduğu muhit itibari ile iş çevrelerine hitap etmesi düşünülen, bu alışveriş merkezinde benim sadece 3 dükkan ilgimi çekiyor: Sephora, Aldo( henüz yapım aşamasındalar) ve Charles & Keith. İlk iki mağaza zaten İstanbul'da Nişantaşı, Taksim ve İstinye Park şubeleriyle daha önce bizimle tanışmışlardı, Charles & Keith ise yurtdışında ayakkabı fiyatlarının 25 doları aşmadığı, trendy ama ucuz ayakkabılar satan bir marka olduğundan, burada bu fiyatlara ne kadar yaklaşılacağını görmek açısından ziyaret etmem gereken mağazaların başındaydı. 25 dolar olmasa da babetler ve düz ayakkabılar 70-80, platform ayakkabılar ve botlar 80-90, çizmeler de 100-120 tl lik fiyatlarıyla uygundu diyebilirim.
Henüz yemek katında çalışmalar devam ederken, tavan yüksekliği ile sizi saşırtan Kanyon alışveriş merkezinden tanıdığımız Kitchenette faaliyetteydi, ancak aç olmadığımız için bu seferlik es geçtik.
Alışveriş merkezleri söz konusu olur da tezatlar olmaz mı, burada da tabiki bizi hayrete düşüren bir olay yaşadık. Merkezin ortasında masa ve 2 adet mikrofon ve bangır bangır disco partizani çaldığını görünce birilerinin konusacağını anlayıp, gezerken söyle bir aşağıya baktık , Pakize Suda ve Müge Anlı, karşılarında Seda Sayan tarzı sabah programlarında görebileceğiniz bir kitle ve gündemdeki malum tartışmanın diğer tarafı olan kitle hep beraber bir ağız dalaşındalar. Yine lüks olmak gibi bir iddianın gözümüze sokulduğu , yukarda rezidansların milyon dolarlardan satıldığı böyle bir yerde bu manzara ile karşılaşmak bize sadece Türkiye'de!! durumlarını bir kez daha yaşattı.
Maksimum 35-40 dakika arası kaldığımız bu alışveriş merkezi de bana yine bir tat vermedi anlayacağınız. Alışveriş merkezi savaşlarının iyice kızıştığı zamanımızda, hangi alışveriş merkezinin, fark yaratıp kalıcı olacağı, sizde gitme hissi uyandıracağı ve hangilerinin hastane, okul, otel.. vs gibi başka mekanlara dönüşeceğinin sonucunu merakla beklemekteyim.
Bu hafta Esentepe'de yeni açılan Astoria alışveriş merkezine gittim. Herry, De facto, Lacoste, Network, Pretty Fit, Brandroom.. vb gibi, çeşitli fiyat kategorilerinde mağazaların bir arada bulunduğu, tasarımı ve mağazalarıyla yine ben de pek iz bırakmayan, City's Nişantaşı ile benzerlikler gösteren ve ilginçtir ki yine indirimle açılan diğer bir mekan. Bu mağazalar içinde, en çok zamanı içindeki binlerce çeşidi ve yüzlerce LCD televizyonla sizi aptallaştıran Electro World'de harcadık ve alışveriş yaptık. Genelde bulunduğu muhit itibari ile iş çevrelerine hitap etmesi düşünülen, bu alışveriş merkezinde benim sadece 3 dükkan ilgimi çekiyor: Sephora, Aldo( henüz yapım aşamasındalar) ve Charles & Keith. İlk iki mağaza zaten İstanbul'da Nişantaşı, Taksim ve İstinye Park şubeleriyle daha önce bizimle tanışmışlardı, Charles & Keith ise yurtdışında ayakkabı fiyatlarının 25 doları aşmadığı, trendy ama ucuz ayakkabılar satan bir marka olduğundan, burada bu fiyatlara ne kadar yaklaşılacağını görmek açısından ziyaret etmem gereken mağazaların başındaydı. 25 dolar olmasa da babetler ve düz ayakkabılar 70-80, platform ayakkabılar ve botlar 80-90, çizmeler de 100-120 tl lik fiyatlarıyla uygundu diyebilirim.
Henüz yemek katında çalışmalar devam ederken, tavan yüksekliği ile sizi saşırtan Kanyon alışveriş merkezinden tanıdığımız Kitchenette faaliyetteydi, ancak aç olmadığımız için bu seferlik es geçtik.
Alışveriş merkezleri söz konusu olur da tezatlar olmaz mı, burada da tabiki bizi hayrete düşüren bir olay yaşadık. Merkezin ortasında masa ve 2 adet mikrofon ve bangır bangır disco partizani çaldığını görünce birilerinin konusacağını anlayıp, gezerken söyle bir aşağıya baktık , Pakize Suda ve Müge Anlı, karşılarında Seda Sayan tarzı sabah programlarında görebileceğiniz bir kitle ve gündemdeki malum tartışmanın diğer tarafı olan kitle hep beraber bir ağız dalaşındalar. Yine lüks olmak gibi bir iddianın gözümüze sokulduğu , yukarda rezidansların milyon dolarlardan satıldığı böyle bir yerde bu manzara ile karşılaşmak bize sadece Türkiye'de!! durumlarını bir kez daha yaşattı.
Maksimum 35-40 dakika arası kaldığımız bu alışveriş merkezi de bana yine bir tat vermedi anlayacağınız. Alışveriş merkezi savaşlarının iyice kızıştığı zamanımızda, hangi alışveriş merkezinin, fark yaratıp kalıcı olacağı, sizde gitme hissi uyandıracağı ve hangilerinin hastane, okul, otel.. vs gibi başka mekanlara dönüşeceğinin sonucunu merakla beklemekteyim.
Etiketler:
Haberler
1 Şubat 2008 Cuma
Moda Cadısı nyc2ist.com'da!!!!
Cadınız artık globalleşiyor sekerler :))) . Bundan böyle moda ve trendler hakkındaki yazılarımı http://www.nyc2ist.com/ adlı siteden de takip edebilirsiniz. İlk yazımızın başlığı "Çiçek Bahçelerinin Dayanılmaz Hafifliği", 2008 ilkbahar-yaz koleksiyonlarını etkisi altına alan çiçek desenleri ve bunların kullanımı hakkında, yazının devamı da işte burda :http://www.nyc2ist.com/content/view/510/145/
30 Ocak 2008 Çarşamba
Hayal kırıklığının diğer adı :City's Nişantaşı
Nişantaşı'nda yeni bir alışveriş merkezi açılır da cadınız boş durur mu? Geçen cumartesi bir kız arkadaşımla beraber soluğu, yeni açılan alışveriş merkezi City's de aldık. Gazetelerde yazılan çizilenler ne kadar doğru, yerinde görelim istedik.
Teşvikiye Caddesi'ndeki ana kapıdan, 5 yıldızlı oteller ve Londra'da ki Harrods mağazasıyla kıyaslanabilecek ölçüde gösterişli doorman in yardımı içeri girdik. İlk düşündüğümüz, kücük bir yer olduğuydu ancak düşündüğümüzden fazla kat olduğunu görunce o kadar da küçük olmadığına karar verdik. İçerde ahsap, yeşil ışık ve grafik tasarımlarla sıcak ve samimi bir hava yakalanmaya çalışılmış, bunda da başarılı olunmuştu.
Dekorasyon her ne kadar önemliyse de, benim için daha önemlisi içerideki mağazaların bana ne kadar hitap ettiğidir. En üst iki kat yemek katı olarak düzenlenmişti, en üstten başlayarak alta kadar indiğinizde eğer hiç bir mağazaya girmezseniz, sadece vitrinlere bakarak alışveriş merkezini 15-20 dakika içersinde gezmeyi bitirebilirsiniz. Neyse, her katta köşeler cafe olarak düzenlenmiş, diğer taraflar mağazalara ayrılmıştı böylece dükkanların arka tarafta kalıp haksızlığa uğramaları engellenmişti. Mağazalara gelecek olursak, D&G, Just Cavalli, Gianfranco Ferre, John Galliano gibi beni heyecanlandırmayan markaların yanı sıra D&R, Nuxx, Nike Women gibi irili ufaklı bana hitap etmeyen marka vardı. İlk subesini karşı tarafta Bağdat Caddesi'nde açmış olan "Lush" isimli el yapımı taze ve doğal kozmetik ürünleri satan mağazanın burda da bir şubesinin olması bizi çok sevindirdi. Daha önce bir Lush mağazasına uğrama fırsatı bulamayanlar için; en güzel kokulu, en iştah açıcı görünumde olan sabunların, kremlerin, vücut losyonlarının, şampuanların olduğu rengarenk bir mağaza hayal edin diyebilirim. Biraz kalabalık ve küçük olması sebebiyle azıcık sıkıntılı bir alışveriş yapmış olsakta, farklı kokulardaki krem ve sabunları denemek yine çok keyifliydi. Tüm alışveriş merkezinde en kalabalık dükkanlar Lush ve kahve , ıvır zıvır satan mağaza Tchibo'ydu.
Turumuzu tamamladıktan sonra karnımız acıktı ve Cantina Mariachi adlı Meksika restoranını denemeye karar verdik, porsiyonlar ufak, yemeklerin lezzeti vasattı, bir Nişantaşı klasiği olan Kırıntı'yı yad etmeden geçemedik.
Uzun lafın kısası, Nişantaşı'da dükkanlara girip çıkarak alışveriş yapmayı seven ben, buraya düzenli olarak gelmemi sağlayacak, bana hitap eden mağazalar bulamadım, bu kadar koparılan gürültüye, bulunduğu semt itibariyle lüks bir imaj yaratılma isteğine karşın bu konseptin kapıda doorman olmasıyla değil içerideki mağazalarla sağlanabileceği konusunu savunmaktayım ama henüz açılmamış mağazalar da olması sebebiyle nihai kararımı daha sonra vereceğim. Benim için bu alışveriş merkezinin Nişantası'na katkısı sadece Lush ve yeni yemek yenecek mekanlar olmuştur, götürüsü ise zaten fazla olan gereksiz bir trafik artışı ve haftasonları buraya hücum edecek insanların fazlalığıdır.
Prada'nın çiçekleri
Dışarda kar yağarken, ben içerde çiçekli elbiselere bakıyorum ve derin derin iç geçiriyorum. Önümüzdeki ilkbahar- yaz çiçekler her yerde; elbiselerde, üstlerde, eteklerde, çantalarda. Bu çiçek bahçelerinden bir çiçek varki benim de gönlümü çelen: Prada'nın 2008 resort koleksiyonundaki kocaman, kabarık etekli, çiçekli elbiseleri. Bu elbiseler Carolina Herrera'nın giyeceği kadar geleneksel ama Chloé Sevigny tarafından taşınabilecek kadar da modern, bu işlevselliği yüzünden Miuccia Prada yine övgülerin en büyüğünü hakediyor. Bu kreasyondan en çok beğendiğim 2 elbiseyi sizin de beğeninize sunuyorum. Bu elbiseler nerde giyilir ki dediğinizi duyar gibi oluyorum, hiç önemli değil, kendinizi nerde bir prenses gibi hissetmek istiyorsanız orda :))
25 Ocak 2008 Cuma
Bugun ne giydim?
Son moda felaketler
Internet dunyasına dalmıs gezerken, cesitli sebeplerden çok sevdigim iki kadının resmini gorup, normalde onlarla uzaktan yakından alakası olmayan duygularla irkildim.
Bunlardan ilki, son olarak yeni Sex and the City olacağı gozuyle bakılan ve kostum tasarımlarını yine aynı diziden tanıdığımız Patricia Field'in üstlendiği "Cashmere Mafia" dizisiyle gundemde olan dunya guzeli bir kadın Lucy Liu. Liu, gectiğimiz gunlerde Paris'te yapılan Valentino defilesine vardığında tum gozlerin kendisine cevrilmesinin nedeni dusunduğunuz gibi muhtesem kırmızı halı kıyafeti diil tam tersi bir kırmızı halı felaketiydi. Mor vucudu saran elbisesini gumus stilettolarla tamamlayan Liu, Patricia Field'in etkisinde biraz fazla kalmış olacak ki üzerine geçirdiği pembe pofuduk adeta bir marsmellov tadındaki ceketiyle seker olmaktan çok uzaktı.
Diğer bir Patricia Field felaketi de su an New York'ta cekilmekte olan Sex and the City filminin basrol oyuncusu Sarah Jessica Parker'a nam-i diğer Carrie Bradshaw'a ait. Hepimizin merakla beklediği belkide bir üçlemeye donusmesi dusunulen filmde bas kahramanımız yine kıyafetleriyle düsünce sınırlarını zorluyor. Sevgili köşe yazarımız Carrie, brokar lila mini elbisesi uzerine, giydiği yada taktığı kocaman mavi bir donata benzeyen aksesuar mı, sal mı ne olduğunu anlayamadığım parca ve beyaz takunyayı cağrıstıran bilekte biten botlarıyla tumden bir moda felaketi olarak adlandırılabilir.
Bu iki görunum, unutulmayacak moda felaketleri kitabına yeni sayfalar eklerken, hepimize bu kadar da olamaz dedirttiği aşikardır.
21 Ocak 2008 Pazartesi
Bugun ne giydim?
20 Ocak 2008 Pazar
Gunesli bir pazar gunu...
Bugun dışarda parlayan gunesi gorunce daha fazla kayıtsız kalamadım ve supurgeme atlayıp Taksim civarına gittim. Hava almak dısında amacım, baslangıçtan beri gerceklestirmeyi dusundugum bir bolum olan sokak modası için bir kaç kare fotograf cekmekti. Gelin gorun ki, pek isabetli bir gunde gitmemiştim, sadece bir kişiyi cekebildim.
Bugun objektifime canlı kobalt mavisi Topshop paltosunu, gri dar kesim Levi's jean, ebayden alınmış korsan botlar, yine Topshop'tan gri rugan canta, siyah deri eldivenler ve Marc Jacobs gozlukle tamamlayan bu sirin kız takıldı.
Bu bir baslangıç, cadınız sokağın nabzını daha fazla fotoğrafla yine burda tutmaya devam edecek, şimdilik hoscakalın xoxox
Bugun ne giydim?(Cadı gece gezmesinde:2.Perde)
Cadınız gece kusu oldu sevgili okuyucular, iste bu haftanın seçimleri:
- Zara çiçekli elbise
- Calzedonia siyah opak corap
- Steve Madden kırmızı rugan ayakkabı
- Mudo siyah canta
- Accessorize bilezikler
- Mango siyah yapay kurk
Etiketler:
Bugün ne giydim?,
Gece cadısı
16 Ocak 2008 Çarşamba
İyi ki dogdun Kate :)
16 Ocak 2008 tarihi pek cogunuz icin bir şey ifade etmeyebilir ama benim için pek çok özelliğine hayran olduğum Kate Moss'un doğum gunu olması sebebiyle onemli bir gun. 34 yıl once bugun Croydon'da doğan muhtesem elmacık kemiklerine sahip bu çelimsiz kızın, moda dunyasını bu kadar etkileyeceğini sanırım kendisi dahil kimse hayal bile edemezdi. Bugun moda dunyamıza fark katan bu ufak tefek kızı 14 yasında JFK Havaalanı'nda kesfeden kişiyi de burda minnetle anmadan gecemeyeceğim.
Çoğu insanın tasvip etmediği yasam tarzı, iflah olmaz bir parti kızı olması ( kim partiyi sevmez ki?) ve bilinen olaylar dizisine rağmen, ben tam tersine burda onu neden sevdiğimi sıralayacağım:
Bir kere her yonuyle farklı, standartlara uymuyor :) . Hepimizin olağanustu, dev, guzel yaratıklar olarak gorduğumuz modellerin standartlarla belirlenmiş dunyasında, kısa boyu ve sıradışı guzelliğiyle( bazılarınızın onu guzel bulmadığını biliyorum ama o kadar fotojenik ki, kamera onunde bambaşka biri oluyor) sanki onlara kafa tutuyor ve en buyuk tasarımcıların defilelerinde onların yanında guvenle yuruyor.( En azından 2005 yılındaki son defilesi, Burberry defilesine kadar yuruyordu). Kimisinin lazy eye dediğimiz durumdan muzdarip olduğunu ( hafif bir Paris Hilton'luk durumu, onun gozlerine hiç dikkat ettiniz mi, farklı yonlere bakıyordur) dusunduğu, duzgun dişleri olmadığı, çok sıska olduğu.. ( 5 yasında bir kızı olmasına rağmen hala super bir vucuda sahip olması kıskandırıcıdır) gibi fiziğiyle ilgili pek cok eleştiriye rağmen sayısız dergi kapağı, editoryal çekim ve reklam kampanyalarında yuzunu sıkca gormemiz onun basarısı olarak addedilebilir. Bunların yanısıra 2005 yılındaki buyuk skandaldan sonra herkes tarafından rahatsız edilmesine ki kendisi paparazzilerin gozdesidir, eleştirilmesine, bitti denmesine rağmen kullerinden doğan Anka kusu gibi, her zamankinden daha guclu olarak geri donmesi, daha fazla kontrat yapması ve daha fazla para kazanması ona inanmayan insanlara çok iyi bir cevap olmuştur.
İşindeki başarıların yanısıra; hepimizin uğrunda ölebileceği parçalara sahip bir dolabı olması, kendine yakısan ve moda konusunda su goturmez bir içgudusu ve yeteneği olması, en pahalı parçaları en ucuz parçalarla muhtesem bir sekilde karıştırıp giyebilmesi, hiç aklınıza gelmeyecek kombinasyonlar yapması ve bunları en iyi sekilde taşıması onu bir stil ikonu haline getiren hayran olunacak ozelliklerinden bazılarıdır.
Benim ovgulerime ihtiyacı olmasa da tüm bu saydığım sebeplerden dolayı kendisi takdir ettiğim ve blogumda hep yer ayıracağım gerçek stil ikonlarından biri olacaktır. Yıllar boyu yaptıklarından ve stilinden bazı ornekler içeren kucuk kolajımı beğeneceğinizi umuyor, kendisine her ne kadar bilmeyecek olsa da, paparazzilerden uzak, çok mutlu bir dogum gunu diliyorum :)
14 Ocak 2008 Pazartesi
Bugun ne giydim ( Cadı gece gezmesinde:1.Perde)
Merhabalar, bazılarınızın beklediği uzere ne yazık ki bugun LV mağaza acılısı kokteyl yorumlarımı aktaramayacağım, cunku başka bir yerde olmam gerektiği için katılamadım :(((
Bugun ne giydim bolumumuzde ise aynı elbiseyi 2 farklı ceket ve çanta kombinasyonuyla giyip, her zamankinden farklı bir bolum yapmak istedim. Fotograflar biraz karanlık çıksa da, anlaşılacağını umuyorum.
1. Kombinasyon
- Mina elbise
- Kurt Geiger botlar
- Zara siyah deri ceket
- Calzedonia opak siyah corap
- Mudo rugan siyah portfoy
2. Kombinasyon ( Ek olarak)
- H&M siyah blazer ceket
- Topshop metalik pembe canta
Burda o kadar iyi gorunmese de, ben 2. kombinasyonu beğendim, ya siz?
Etiketler:
Bugün ne giydim?,
Gece cadısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Nisantası'nın yeni gözdeleri
Masallah yurdumda magaza acmayan luks tuketim markası nerdeyse kalmadı ( Lütfen Prada, Miu Miu, Stella McCartney.. vs diye hemen saymaya başlamayın :p ) Butceye gore yasayanlar için biraz uzucu olsa da, ulkemizin moda konusunda ufkunun genişlemesi ve markalara kolay ulasılabilirlik durumu açısından bu gelişmeler sevindirici.
Dun de tesadufi olarak yine aynı markalardan bahsetmiş olsam da ( Tamamen plansız, kafama gore yazdığım doğrudur ) bugun de, Balenciaga ve Louis Vuitton'dan bahsedeceğim ( Aslında Louis'nin torpili Marc Jacobs'tan kelli, severim biliyorsunuz, diğeri tamamen tesaduf ). Balenciaga ilk mağazasını İstanbul Nisantası'nda Bostan Sokak'ta eski Kartell mağazasının yerine açacağı fotografla kanıtlanmıştır. Boyner grubu tarafından getirilen bu markanın bazı urunlerine daha once Beymen ve Harvey Nichols'dan ulaşılabiliyorken artık tum koleksiyonları kendi mağazasından edinilebilecektir.
O sokaktan biraz aşağı yuruduğunuzde ise, Beymen'in karşı köşesinde Hugo Boss'tan boşalan yere Louis Vuitton'un geleceği ve çalışmaların yazdan beri devam ettiğini biliyorduk, dun akşam saatlerinde tesadufen onunden geçerken mal tasındığını gorup, kapı aralığından içeriye gizlice bir bakış attım ( Allah'ım deliriyorum sanırım ?) Dekorasyonun bittiği, sıranın ürünlerin yerleştirmesine geldiği ve acılışın yakın olacağını dusunurken, bugun benim bu dusuncelerime kesin cevap bir davetiyeyle geldi ki detaylara ikinci resimden ulasabilirsiniz.
Bakalım sırada hangi markalar olacak, gelişmeleri takipteyim, şimdilik ellerinizden sıkar, gözlerinizden öperim :)
8 Ocak 2008 Salı
Orjinalini alamıyorsanız, sahtesi var
Bugun bu ucuncu postum olacak, artık 1 ay daha benden yazı beklemeyin :p Başlığa bakıp sakın kopya urunleri ve alanları desteklediğimi sanmayın, bana uymaz ama bu sahte pek bir alınası. Koreli tasarımcı Zinoo Park tarafından tasarlanan bu çanta, Louis Vuitton markası ve FAKE ( sahte) grafik tasarımını birleştirerek gunumuz çağını hicvediyor. Proje, gunumuzun moda anlayısında markalara tapınılmasını ve aynı zamanda sahte urun kullanımının da bu kadar hukum surmesine bir eleştiri olarak yaratılmış. Bu komik ve mesaj kaygılı üçü bir arada çantalardan sadece yuz adet Seul'de duzenlenmiş olan "Wake Up Andy Warhol" ( Uyan Andy Warhol ) sanat sergisi için tasarlanmış.
Hepimizin ara sıra modaya gulup geçmemiz gerektiğini hatırlatan bu tatlı şeylerin fiziksel özelliklerinden bahsetmek gerekirse, dışı kalın kanvas, içi balmumuyla kaplanmış pamuklu kumaştan uretilmiş, 2 tarafında farklı dizayn olması ve ters cevirilerekte kullanılması sebebiyle ücü bir arada ( three in one) kelimesinin hakkını sonuna kadar vermekte. On tarafında turuncu yazıyla FAKE yazan bu çantanın arkasını cevirdiğiniz de üstte bir Perfect (Mükemmel ) yazısıyla beraber, başka bi Louis Vuitton tasarımını gormektesiniz. Fiyatı ise Louis Vuitton'la karşılaştırıldığında, oldukça ucuz : 80-90$ . Site, yaklaşık 25-30 Usd gonderim ucretiyle ve paypal hesabınız varsa bu çantaları size gonderiyor.
Kısa bir süre için, çıkartılabilen parlak renkli, hani su köpek yarışmalarında dereceye girenler için verilenler gibi kitsch odul kurdeleleriyle gelen bu çantaların ( lacivert-sarı, mor-yeşil gibi kombinasyonlar bulunmakta) ruhsal durumunuz ne olursa olsun, sizi hep birinci hissettireceği kesin :) http://poketo.com/shop/archives/552
Bugun ne giydim?
Bir suredir ara verdiğimiz yayınımıza, kaldığımız yerden devam ediyoruz:
- Moto skinny jean
- Miss Selfridge tunik (Kolların biri daha yukarda kalmış, dikkatsiz ben!)
- Marni çizme
- Bej rengi şal
- 3C yuzuk, Accessorize bilezik ve tac (göremiyorsunuz biliyorum :p) var.
- Ve sağ alt kosede kedilerin tırmalama mukavvası ( Cem Yılmaz'ın dediği sekilde soylenecek !!!)
Bu goruntumu Louis Vuitton monogram kanvas Speedy 30 canta ve siyah suni kurkle tamamladım.
Balenciaga'nın yeni yuzu: Jennifer Connelly
37 yasındaki aktris Jennifer Connelly, ünlü Fransız moda evi Balenciaga'nın 2008 ilkbahar-yaz reklam kampanyasının yeni yuzu oldu. Bir suredir kırmızı halıda Balenciaga tasarımlar içersinde gorduğumuz Connelly'nin, modaevinin baş tasarımcısı Nicolas Ghesquiére'in heykelimsi çiçekli elbisesi içindeki bahar kampanyası fotoğrafları, İngiliz moda fotografcısı David Sims tarafından çekildi. Bana gore değişik bir havası olan Connelly'nin, yuzunun hafif uzaylı tadında olduğu bu fotograflar pek fena gorunmese de daha once yapılan editoryal cekimlerde Connelly'nin giydiği bu ayakkabıların, boğazına kadar bacaklı modellerde ( bu çekimde kendisi Kanada'lı model Daria Werbowy olmaktadır) çok daha guzel durduğu veya durması gerektiği gibi durduğu tarafımdan gozlemlenmiştir. Yorumlarınızla siz de nacizane fikrinizi belirtirseniz, beni pek mesut edersiniz, ha tabi diyebilirsiniz ki olan olmuş, bize yorum yapmak dusmez, o da size kalmış :)
4 Ocak 2008 Cuma
Yılın en sevdigimiz zamanı: İndirim zamanı :)
Dısarda lapa lapa kar yağarken evden cıkasınız gelmedigine eminim, ama alısverişe gittiginizde kendinizi daha iyi hissedeceginiz savından yola cıkarak; Beymen'de dunden itibaren (Sadece telefon mesajıyla bildirilen),Vakko ve V2K mağazalarında bugunden itibaren % 50 indirimin basladıgını haber vermek isterim. İndirim sırasında pazartesi gunu ziyaret ettiğim Topshop'ta belli urunlerde indirim olduğunu, bazı urun ve koleksiyonların henuz indirime girmediğini gozlemledim, sanırım en geç 2 hafta içersinde daha kapsamlı bir indirim yapılacaktır. Dun aksam saatlerinde ziyaret ettigim Beymen'de ise pek çok urunde %50 indirim vardı, ikonik YSL Downtown Tote, Chloé Bay Bag ( 1600-1800 tl civarı), Prada'nın burunsuz dizaltı coraplarıyla giyilen ve her dergi editoryalinde karşımıza çıkan burnu acık 3 renkli sandaletleri ( turuncu-kahve- siyah olanı vardı 375tl), 2-3 model Chloé ayakkabı ( 400-500 tl ); Marc Jacobs ayakkabı ve bootieler ( 250-750 tl), yine Marc Jacobs ve Alexander McQueen tshirtler ( 87-120), Seven For All Mankind; Superfine, Acne jeanler ( 170-210tl) gozume carpan secenekler arasındaydı. Numaralarda ve cizme ceşitlerinde her zamanki gibi istediğinizi bulmanız pek mumkun değildi.
Bu magazaların dısında tabi indirime başlayan pek cok magaza var, ihtiyacınız olanları belirleyip, alışverişe aklınızda bir liste çıkmanız ani ve gereksiz para harcamanızı biraz olsun engelleyeceğinden dolayı tavsiye edilir, hepinize iyi alısverişler...
Bu magazaların dısında tabi indirime başlayan pek cok magaza var, ihtiyacınız olanları belirleyip, alışverişe aklınızda bir liste çıkmanız ani ve gereksiz para harcamanızı biraz olsun engelleyeceğinden dolayı tavsiye edilir, hepinize iyi alısverişler...
Etiketler:
Haberler
3 Ocak 2008 Perşembe
Öyle giyilmez, böyle giyilir!!
Yeni bir yıl, yeni bir ben :p O kadar kolaydı sanki değişmek ve değiştirmek... Hafif sinirli bir mizaçtayım yine bu aralar. Zaten elimizdeki tek moda kanalı Fashion Tv'de D-smart'a geçmiş, biraz basitti falan biliyorum ama en azından sevdiğimiz modelleri sıkca görebiliyorduk, gozumuz gonlumuz acılıyordu, fazla kanal seyretmediğim televizyonda bir kayıp daha verdik(Sinirimin sebebini Fashion TV'ye bağlamayın o kadar da diil :), genel ruh halim oyle). Gecenlerde gezinirken, "uzuntu insanı ne hale getiriyor" başlıklı yazımın kahramanı sahsın UGG versiyonuna inat, Sienna Miller'ın bu ayakkabıları son zamanlarda nasıl yorumladığı gozume takıldı, burda sizinle bir ders olarak paylaşmaya karar verdim. Ey ahali, bu ayakkabılar trend değildir, rahat olması ve ayaklarınızı sıcacık tutması sebebiyle giyilir, diye bir kez daha haykırmak istedim. Ayağımda UGG'larım dışarda kar, ayaklarım çok mutlu, peki ya ben?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)