17 Kasım 2007 Cumartesi

İstinye Park'ta bir cadı

Yaklaşık 1,5 aydır açık bulunan İstinye Park'a artık daha fazla kayıtsız kalamayarak bu cumartesi gitmiş bulunuyoruz. İstinye Park öyle sanıldığı gibi İstinye'de sayılmaz aslında, daha çok Maslak'ta diyebiliriz. Cumartesi olmasına rağmen trafik fazla yok, taki İstinye Park'ın otoparkına yaklaşana dek. Yol boyunca sanki bir şantiyede ilerliyormuşsunuz gibi çeşitli kum yığınları arasından, çamurlu yollardan gidiyorsunuz. 10 dakikada falan otoparka giriyoruz ama o kadar dolu ki, park edebilmemiz yaklaşık 15-20 dakikamızı alıyor, neyse ki yönlendirmeler Kanyon otoparkından çok daha iyi. İçeri adım attığımızda diyebileceğim yegane şey büyük olduğu, alt katta genelde ev ile alakalı bir şeyler satan dükkanlar var, Koleksiyon, Esse, Linens gibi.. bu katta bir de pazarımsı bir bölüm var ki, görüntüsü şahane, her şeyi bulabileceğiniz manavlar, Mısır çarsısı tadında baharat, sünger, kurutulmuş sebzeler satan dükkanlar, balıkçı ve balık restoranı ( İnsanların mideye indirdikleri balıklarda gözüm kalmadı değil ama masanın boşalmasını beklemeyecek kadar gururluyum ve aç değilim :) ) Neyse bir üst kata çıktık burada çeşitli spor mağazaları ( Dünyada pek çok spor ayakkabı markasını bünyesinde bulunduran Foot Locker'ın ilk mağazası, Adidas, Puma, Nike), çocuk mağazaları, hamile giyim mağazaları ve yiyecek katı bulunuyor. Mağazaları şöyle bir dolaşıyoruz, Nike'ın tekstil ürünlerini pahalı bulup, Adidas'ta bir tshirt, Top Ten Sleek serisinden çiçek baskılı bir ayakkabı ve Stella Mccartney Koleksiyonu'ndan 1-2 parça bir şey beğeniyoruz.

Yiyecek katında durum fena, masalarda insanlar üst üste Cevahir Alışveriş Merkezinden farkı yok, yemek yemek bir işkence olabilirin ilk sinyallerini alıyoruz, neyse ki şimdilik aç değiliz. İlerlemeye devam, diğer 2 katta Bershka, Zara, Mango, Accessorize,Yargıcı.. vs gibi bildik mağazalar ki bunların hiç birine girmiyoruz, bunun dışında Aldo, Sephora ( Merakla beklediğim çok markalı kozmetik mağazası ), Gap.. gibi yeni mağazalara dalıp merakımızı gideriyoruz. Aldo'nun Nişantaşı ve Beyoğlu mağazalarına gitmiş biri olarak, burada bazı ayakkabıların (özellikle reklamlarında görünen metalik renkli, önü açık ayakkabının fiyatının yaklaşık 600 tl olduğunu görünce) normalde Amerika'da ortalama fiyat kategorisinde trendy ayakkabılar sattığı göz önüne alınarak, fahiş fiyatlı olduğunu olduğuna karar verip, bazı aksesuarları beğeniyoruz. Uzun süredir gelmesini beklediğim Sephora yeni markaları literatürümüze katması, uygun fiyatlı kendi makyaj ürünleri, rengarenk reyonları ve peşinizde dolaşıp sizi sıkmayan satış görevlileriyle bizden tam not alıyor, istediğiniz gibi markaları tecrübe edebiliyorsunuz, tam sevdiğimiz gibi . Gap diğer katlarda Gap kids ve Baby Gap mağazalarının da ayrı olmasınında etkisiyle gözümüze biraz küçük görünüyor, yurtdışında da çeşitli koleksiyonlarıyla tecrübe ettiğimiz Gap bu mağazasında genelde basic dediğimiz temel koleksiyonuyla bize merhaba diyor, genel olarak yurtdışına kıyasla azıcık pahalı bulduğumuz Gap'te iş ve günlük hayatımız için kullanılabilecek kazaklar, gömlekler ( 80-90 tl), pantolonlar, penye uzun ve kısa kollu üstler (40-50 tl), jeanlerle ( 110 tl civarı) alışveriş yapılabilecek mağazalardan biri oluyor. Arkadaşlarımın karnı acıktığı için, Juke Box adlı bir yerde tıkış tıkış yemek katı sıkıntısından kurtulup bir şeyler yiyoruz , yemekler sıradan, zaten yemeğe çok vakit ayırmak istemiyoruz, servis hızlı ama devamlı bir şeyleri yanlış yapıyorlar, neyse daha önemli bölümlere doğru yöneliyrouz. 4. katta biraz daha üst kategori mağaza ve restoranları görüyorsunuz, Go Mongo, Mezzaluna, Max & Co., Max Mara, DKNY New York, Vario, Furla, Molu.. gibi mağazalara şöyle bir göz atıyoruz. Beymen'de zaman harcıyoruz, Christian Louboutin koleksiyonu başta olmak üzere, ayakkabı ve çanta koleksiyonları muhteşem ve pahalı, istediğimiz modelleri belirleyip indirimin gelmesini beklemeye karar veriyoruz. Buradan en merak ettiğim bölüm olan ve bu iç mekandan tamamen ayrı bulunan Bottega Veneta, Jimmy Choo, Chloé, Gucci, Moschino, Dior, Etro, Louis Vuitton.. gibi mağazaların bulunduğu dışarıki bölüme geçiyoruz. Burada kullanabileceğiniz vale servisi var ve içerideki halkla!!

Muhatap olmadan alışverişinizi yapıp, mutlu bir şekilde evinizin yolunu tutabiliyorsunuz, oradan alışveriş yapabiliyorsanız zaten mutlu olmamanız için pek sebep olamayacağını var sayıyorum :) Neyse, bu markaların ilk mağzalarına da göz attıktan sonra İstinye Park turumuzu tamamlayarak evimizin yolunu tutuyoruz. Sonuç olarak, biraz daha iyileşmesini umduğumuz İstinye Park, tekrar gelinesi bir yer olarak diğer alışveriş merkezleri içersinde bir anda sıyrılıyor, yalnız nasıl hızla bir tüketim toplumu haline geldiğimizin en güzel örneklerinden biri olduğunu kanıtlıyor, haftaiçi bir gün tekrar tecrübe etmek üzere arkadaşlarımla sözleşiyoruz.

1 yorum:

Fashioncholic Girl dedi ki...

ben oraya ancak bu haziranda ankaraya döneceğim gün gidebildim :D istanbula gelince gittiğim tek AVM kanyon'du bi ara ama daha fazla dayanamadım :D gerçi orda da dayanamadım ; elimde nerdeyse 1 tane bile fazla poşet taşımam mümkün değildi :D

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...