Chanel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Chanel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2008 Çarşamba

Hep bir kulaklığım olsun istedim





Kar ve soğuk hava hayatımızı cehenneme çevirmeye henuz başlamışken, bugun benim kötü fotograflarımdansa daha hoş görüntüleri hakkettiğinizi düşünüp, her kış istediğim ama alamadığım kulaklıkları içeren ( earmuffs) setler post etmeye karar verdim.


Set1: Alexander Mcqueen suveter elbise , Miu Miu deri eldiven , Burberry çanta, kulaklık ve atkı, Sigerson Morrison zımba detaylı çizme.

Set2: YSL metalik deri eldiven , Moonsoon kulaklık, Donna Karan Collection kurk yelek, Barbara Bui botlar, Charles Nolan ipek üst


Set3:Littlewoods direct kulaklık, Miu Miu çanta, HollisterCo mont, Unionbay çizme, Gap kazak


Eh biraz fantastik bir şeyler yapmışken ben de bir isteğimi belirtmek istiyorum, su Chanel kulaklıkları rica ediyorum ( varsa sahte kurk!!!) . LÜTFEN!!!



Polyvore , I flip my skirts

27 Kasım 2008 Perşembe

Michael Jackson: The King of Pop












Arkadaşımla yağmur çamur dinlemeden, başka bir post konusu olacak kapatıcı ve fondoten alışverişi yapmak için Harvey Nichols'ın yolunu tuttuk. Çeşitli uygulamalar sonrasında zaten aklımda olan ürünleri alıp çıktık, sushileri mideye indirdikten sonra, bugünün ne giydim bölümü için fotograf cektik, bunu yaparken de bayağı eğlendik. Çok sevdiğim Michael Jackson'dan da izler tasıyan fotograflarda beni Chanel vitrinine ve özellikle siyah classic flap çantaya salyalarımı akıtırken göreceksiniz, çünkü quilted Chanel çanta özellikle 2,55 modeli benim "all time favorites" listemin ikinci sırasındadır diyebilirim:
  • Ceket: Sisley

  • Etek ve botlar: Zara

  • Gömlek: H&M

  • Çanta: Longchamp

  • Şapka: Benetton (Bana uyan şapka bulmakla ilgili süre gelen bir problemim var, anlaşılan standartlardan daha küçük bir kafaya sahibim, kafama tam oturan şapkalarımdan biri de bu, o yüzden seviyorum)

28 Eylül 2008 Pazar

Goldfinger




1964 yapımı , Sean Connery'nin başrolünü oynadığı 3. James Bond filmi olmakla beraber, benim şu anki ellerimin durumunu anlatmak için de kullanılabilir. Yaz boyunca farklı renklerde oje sürdürme hevesim sonbaharda da devam ediyor.Bu zevkimi en yakın arkadaşımla oluşturduğumuz oje havuzu sayesinde daha kolay devam ettiriyorum. Aynı kuaföre gittiğimiz için, ikimiz de beğenip aldığımız ojeleri orda tutuyor ve istediğimizi seçip sürdürüyoruz. Bu hafta Chanel'in Sonbahar 2008 koleksiyonundan sınırlı sayıda üretilen "Gold Fiction" ı deniyorum. Bu koleksiyonu yaratmada ilhamı yine Coco Chanel'in Rue Cambon'daki apartman dairesi vermiş Chanel'in makyaj global yaratıcı direktörü Peter Philips'e. Kendisi bu ojenin yeni "Black Satin" olacağı görüşünde. Ojenin farklı ışıklar altında nasıl göründüğü ve benim elimdeki duruşu da size fikir vermesi açısından tarafımdan eklendi, yalnız fotoğraf makinemin pili bittiği için resmi cep telefonu ile çektim,tam renk yansımamış olabilir,elimdeki duruşu daha çok aşağıdaki sunlight yazan 2.resim gibi.
Benim fikrime gelince, farklı rengi,hoş duruşu,kolay kuruması ve renk pigmentlerinin korunmasını sağlayan ışık geçirmez şık ambalajı sayesinde benden de geçer not aldı. Peki ya sizler beğendiniz mi?

15 Nisan 2008 Salı

Cehalet erdemdir


Moda dünyası bizi bazen alenen aptal yerine koyuyor diyorum. Aslında moda denen sey bir takım insanların bizim için bazı imajlar belirleyip onları uygulamamız gerektiğine inandırmaları gerçeğine dayanmıyor mu? Dayanıyor, sizi bilmem ama benim, bu gönüllü aptal yerine konmak konusunda bir sıkıntım yok :)


Her ay Vogue 'un yanısıra İngiliz Glamour dergisini de alırım, Vogue'a göre daha basit konuları ele alması, Vogue da gördüğümüz ulaşılması imkansız, rüya parçalar yerine daha alabileceğimiz şeyleri sunması ve kombinasyonları bu derginin hoşuma giden taraflarıdır. Aptal yerine konmak bağlantısına geliyorum, az kaldı :). Glamour'un Nisan sayısındaki editoryal çekimin konusu; uygun fiyatlı bir parça ile, fiyatları daha yüksekçe olan tasarım parçaları birleştirip, aslında düşük fiyat etiketlerine sahip parçaların da, uygun kombinasyonlar yapılırsa fiyatlarından daha değerli görünecekleri konusunun işlenmesi,bir başka deyişle konunun ana fikri hepimizin giyim mottosu olması gereken mix & match ( karıştır ve uydur).
Mix& match denilen kavram adı üzerinde parçaların karıştırılması ile elde edilen giyim tarzıdır, şöyle ki podyumdaki/vitrindeki mankenin üzerinde gördüğünüzü tıpatıp uygulamak yerine, 2. el mağazalardan, pazardan topladığınız, daha önce edindiğiniz dolabınızdaki başka parçaları veya vintage şeyleri, aldığınız yeni parça ile birleştirerek sizin karakterinize, tarzınıza, yaşamınıza..vs uygun bir sonuç elde etmektir. Çekimlerde 55 poundluk bir elbise, fuşya Chanel babetlerle, 140 poundluk Banana Republic palto, Marni ve Louis Vuitton'dan parçalarla birleştirilmiş. Bir fotoğrafa gelene kadar tepkimi normalde tutarken, bu 10 fotoğraftan birisi var ki, beni gerçekten çıldırttı. Resmini çektiğim bu görünümde, çizgili bir hırka, gri triko elbise, içine tshirt ve kırmızı fiyonklu bir kemer ile birleştirilmiş, buraya kadar herşey normal gibi görünse de aslında değil çünkü ben o resme baktığımda sadece ve sadece modelin belinde, cadının Pamuk Prenses'e yedirmeye çalıştığı elma gibi parlak renkli, göz alıcı kıpkırmızı bir kemer görüyorum ve diğer parçaları hiç sallamadan hemen kemere bakıyorum ve ne görüyorum kemer 685 POUND (yaklasık 2000 ytl) DEĞERİNDE BİR CHANEL!!! Bu arada burda vurgulanmak istenen parça 120 pound değerinde Jigsaw marka çizgili hırka ama o kemer yüzünden onu görmek ne mümkün. Şimdi bana söyler misiniz, benim zaten o kemeri alacak param olsa, diğer parçaları da zaten ona göre seçmez miyim, zaten bir kemere bu kadar verebiliyorsam, diğer parçalara param yetmez mi? Ayrıca belimde o dünya güzeli Chanel kemer varken, diğer parçalara kim bakar ya da değerini kim sorgular?
Siz bana burda ucuz parçaların da güzel olabileceğini göstermek isterken, orda kullandığınız 2000 tl.lik kemerle aslında bana o hırkayı alabilirsin belki ama bu kemeri asla mesajı vererek kalbimi parçalara ayırmıyor musunuz ve bu moda denen şeyin ulaşılabilir olduğunu göstermek isterken, aslında biz normal insanlar için sadece bakabilecekleri ama ulaşamayacakları bir mit olduğunu bizim yüzümüze vurmuyor musunuz? Buna gerçekten canım sıkılıyor işte. Ne demişler " ignorance is bliss" yani cehalet erdemdir, bazen bu sözün ne kadar doğru olduğunu görüp, bir sahil kasabasına (!) yerleşip, herşeye kulaklarımı tıkamak istiyorum ne de olsa bilmezsen istemezsin, öyle değil mi?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...