Tatilim devam ederken ilk postumu yazma zamanı çoktan geldi ve geçti ancak yeme,içme, yan gelip yatma modundan çıkmak çok kolay olmuyor tahmin edersiniz ki :) Sorunsuz sayılabilecek bir yolculuktan sonra perşembe akşam üstü 15:00 sularında Edinburgh'a vardım. Nerede kalacağımızdan haberim yoktu ama araba Hotel Missoni'nin önünde durunca, sevgilimin ilk sürprizinin bu olduğunu anladım. Bir moda bloggerı olarak Missoni bayıldığım markalar arasında yer almasa da, iç dekorasyon ile ilgili başarılı olduklarını düşünüyorum.
Missoni kilti içinde mutlu bir vale :)
Neredeyse tüm kozmetiklerimi taşımamak için İstanbul'da bıraktığımdan acil ihtiyaçlar için şehrin ana caddelerinden biri olan Princes Street'teki Superdrug'ın yolunu tuttuk. Christmas neşesi her yeri sarmış, her yer ışıl ışıl, insanlar keyifli, bu havadan etkilenmemek mümkün değil. İçilen bir kahve sonrası otele dönerken The National Gallerry of Scotland önünde kurulmuş tezgahlardan birinden 7. yy Kelt eserlerinden birinden etkilenerek yapılmış bu bileziği aldık.
Yemek için otele yaklaşık 1 mil uzaklıkta
Wedgewood'a rezervasyon yaptırmıştık, erken orada olduğumuzdan yol üstündeki bir puba girdik, zencefil birası Crabbie's benim yeni favorim oldu. Wedgewood klasik İskoç mutfağını modern dokunuşlarla sunan güzel bir restoran. Her şey çok güzel ancak yemek arasında sundukları limon sorbesi, ahududu ve zencefilli bira karışımı favorimiz oluyor ve bir daha istiyoruz.
Dönüşte 2 puba daha uğruyoruz, en çok otelin karşısındaki Deacon Brodies Tavern'i beğeniyorum, denenecek o kadar çok şey var ki bu gezide o yüzden de çok heyecanlıyım.
Sabah otelde klasik bir İskoç kahvaltısını takiben Edinburgh Kalesine doğru yürüyoruz, hava soğuk ama yağışsız. Kaleye Royal Mile denilen 1 mil uzunluğunda caddeyle ulaşılıyor ve şehrin tam tepesinde. Ben bu tür yapıları gördükçe kendimi bir Excalibur uyarlamasında falan sanıyorum, gördüklerimden fazlasıyla memnunum.
Palto ve botlar: MNG
Çanta ve snood:H&M
Jean: Topshop
Kaleyi fethettikten sonra, esas konuya geliyorum ve kendimi birden Urban Outfitters'da kasa sırasında buluyorum. Bilinen alışveriş noktaları tamam ama ben başka bir şeyler peşindeyim. Grass Market'ta bir şubesi bulunan Armstrong's Vintage Emporium'un. Küçük bir aramadan sonra buluyoruz. İçerisi kalabalık, çeşit çok, içerde çok kalamıyoruz çünkü otelden çıkma saatimizi geçmiş bulunuyoruz ama ben çok güzel bir el çantası, er kişi de 70'li yıllardan Donnie Brasco tarzı bir deri ceketle çıkmayı ihmal etmiyoruz. Güzelim Victoria Caddesi'nden yukarı yürüyüp, otelden çıkışımızı yapıyoruz.
Sonrası ve bulduklarımı daha sonra yine sizinle paylaşağım, şimdilik hoşçakalın :)