Cadının Sevmedikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cadının Sevmedikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2010 Salı

Monday Bloody Monday

Şarkılarını bilsem de, kendimi U2 sever olarak tanımlayamayacağım  için, önceleri kayıtsız kaldığım dün akşam ki konsere, sabah saatlerinde aldığım bir haber ile dahil olup, "bir insan evladı hayatında kaç kere U2 konseri izleyebilir ki ?" düşüncesiyle akşamı ettim. Yoğun bir pazartesi sonrası 18:30 sularında, kendimizi Istanbul trafiğine attık.Verilen bilgilere baktığımızda  taksiyle Aksaray-Yenibosna hafif metro hattına varıp, oradan kalkan otobuslerle Ataturk Olimpiyat Stadı'na gitmek en makul olanı gibi geldi. Toplu tasıma sistemimizin zorlu katmanlarını aşıp, stada kalkan otobuslere vardığımızda metrelerce kuyruk bizi beklemekteydi. Ne menem bir yere gittiğimizden emin olmadığımız için taksiye binsek acaba yakınına kadar gidebilir miyiz, trafik varsa ha taksi ha otobüs ne farkeder düşünceleriyle beklemeye devam ettik. Yine yolun durumundan emin olamadığımız için, aç karınlarımızı sokakta satılan seyyar pilavla  doyurduk, fena değilmiş :) . Neyse efendim sıramız geldi, bindik bize denk gelen bir halk otobusune. Dakika bir, gol bir lafına yakışan bir şekilde şöför " nasıl gidiliyor bu Olimpiyat Stadına?" dedi. Çoğu kişi önceleri bu cümleyi traji -komik bulurken trafikte geçen saatler, nereye gittiğinden bir haber şöför, yanlış sapılan dönüşler, 4-5 km kala  o uygunsuz yolda yürümeyi göze alan çaresiz insanlar  derken, saat 22:00 sularında, içerden U2'nun başladığı haberi ulaştı. Gerilen sinirler, bir üzüntü bulutu haline geldi, o çektiğimiz sıkıntı ve yol işkencesinden sonra bari bir şarkıya yetişelim ruh haline büründü herkes. Yaklaşık bir 5 şarkı sonra, stadın yarısını koşarak tavaf edip, biletimizin olduğu yeri buluyoruz, o ne stadın yarısı boş :( .( O zaman neden çektik bu kadar eziyeti, şehir merkezinde bir yerde yapılamaz mıydı bu???) Mysterious ways e yetişiyoruz, buna da şükür! Bundan sonrası karışık;  Bono ve U2'nun politik kimliklerinin konsere etkileri, mesajlar, tepkiler, sürprizler, biraz yarım yamalak eşlik edilen şarkılara şimdiye kadar görülmemiş bir sahne şovu eşlik ediyor, Bono'un harika sesi ve o ahtapot gibi  ( The claw) sahne sizi içine çekiyor ve olanları bir süreliğine unutuyorsunuz. One, with or without you çalarken D. ile birbirimize bakıyoruz, yine de iyi ki gelmişiz diyoruz. 24:00 ü biraz geçe bitiyor her şey, şimdi eve nasıl döneceğimiz derdinin gölgesi düşüyor gözlerimize. Çıkıyoruz, dolanıyoruz neredeyse stadın hepsini ama bir türlü rastlayamıyoruz geri dönebileceğimiz bir araca, sorabileceğimiz bir görevliye, kesin cevaplar verebilen insanlara, her şey bir keşmekeş.U2'nun yıllardır Türkiye'ye gelmeme sebeplerinin kısa bir özeti gibi bu gece diye düşünüyorum ben. O sırada, oraya minibus tutarak gelen arkadaşlarımızı görüp, yaşasın kurtulduk diyoruz, onları gördüğüme hiç bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum sanırım :) Eve vardığımızda, saat 02:00'yi buluyor, U2 iyiydi de, sahi ne olacak bizim bu halimiz?

Not: Bu yazı konu dışı oldu ancak sıkıntıların dile getirilmesi gerektiğini düşünerek, affınıza sığınarak bu yazıyı yazdım, anlayışınıza teşekkürler :) .
Flickr

28 Nisan 2010 Çarşamba

Catfight

Miu Miu'nun 2010 ilkbahar yaz koleksiyonu ile beraber tüm dergi çekimlerinde kullanılarak hayatımıza soktuğu kedi desenlerine Zara'nın cevabı Mart/Nisan 2010 lookbook'unda geldi. Miu Miu'ya göre daha çocukça bir hava taşıyan bu desenler, diğerine göre daha uygun fiyatlı olsa da ( Geçen hafta itibarıyla kedi desenli Miu Miu gömleğin satış fiyatı Beymen'de 1045 tl 'dir), benim Zara'ya cevabım ( Tamam diğer Chloé, Celine, Burberry benzerlerini alıyoruz da) zahmet etmişsiniz ancak bu kadar bariz takliti ben almayayım olacaktır :). Ya sizin?

Cat prints are hip of the season which started with Miu Miu's S/S 2010 collection to almost all editorials and to our lives. However Zara's answer to these lovely animal prints came with their March/April 2010 lookbook. Unlike Miu Miu,these cats are more juvenile and budget friendly ( A Miu Miu cat print shirt was 1045 tl  app. 700 usd at Beymen) however my answer will be "no thank you", althought I normally don't  hesitate  much in buying Chloé,Celine, Burberry lookalikes. How about you?
fashionising,nymag

7 Nisan 2010 Çarşamba

What makes you sick?

Burada hep sevdiklerimizden bahsediyoruz öyle değil mi? Bugün yatağın ters tarafından kalkmış, zamana karşı yarışıp istediği şekilde giyinemeyip yine siyah tayt ve motorcu botlarını ayağına geçirmiş biri olarak  bugünü modayla ilgili sevmediğimiz şeylere, nefret ettiklerimize ayırmak istiyorum. Haydi, dökülün eteğinizdeki taşları!

Here, we always talk about what we like. Today as a person who has started a bad day, raced with the time and couldn't wear what I wanted and ended up with black leggings and motorcycle boots again, I want to talk about what we hate or don't like about fashion, start writing ladies!

Benim listem/My list:

* Kalın çerçeveli inek gözlükleri:  Takanların çoğunun gözleri bile bozuk değil, artık sıkılmadınız mı?
Geek glasses: Most of the wearers even don't have the prescription, haven't you bored already?


* Jean gibi görünen taytlar:Sienna Miller da giyse ısınamadım ve ısınamayacağım.
Jeggings: Even Sienna Miller can't make me to love them.


* Ugg botlar: 2004 yılında aldığımda herkesin uzaylı görmüş gibi baktığı ama son iki senedir ülkemizde dünyadaki en hip moda buluşu sanılan, aslında sadece rahat ve sıcak tutma özelliği olan botlar.

Ugg boots: I bought them in 2004 and many people on the street looked at me like they saw an alien. I like these boots' warm and cozy feeling but hate when people wear them as a fashion statement.

*Takunyalar/Sabolar: Yıllar önce de sevmezdim, şimdi de sevmiyorum, benim için başlamadan bitmişlerdir :)

Clogs: I hated them then and hate them now, for me they even finished before they've started :)


*Ucuz görünümlü payetli/pullu şeyler: Azı karar, çoğu zarar :)

Cheap looking sequined pieces : Less is more!





bloggeertbollen.be,thecut,naylanoor,sugarscape

2 Şubat 2010 Salı

Alexa loves her clogs


Alexa'ya ait gördüğüm son iki fotoğrafta da Chanel sabolarını giymesi beni korkutuyor, merhaba 90'lı yıllar!

Alexa was sporting her Chanel clogs in two latest photos of hers I've seen and I'm scared, hello 90's!

Redcarpetfashionawards,becauseimaddicted

9 Haziran 2009 Salı

Braun Silk-epil Xpressive II. gün sorusu

Birinci gün ilk ona giremediyseniz şansınız devam ettirmek için hala 4 gününüz var. Bugünün sorularına doğru yanıt veren ilk 10 kişi, cumartesi günü sorulacak final sorusu için yarışmaya hak kazanacak. Bakalım bugünkü sorularımız neymiş:

1) Fotograftaki ünlü modeli tanıdınız mı?

a) Vlada Roslyakova
b) Sasha Pivovarova
c)Alyona Osmanova

İpucu: Kendisi avangard tarzıyla Prada'nın yüzü olup, son olarak Kate Moss ile birlikte Longchamp'ın 2009 yaz sezonu reklamlarında yer almıştır.

2) Braun Silk-epil Xpressive ile kuru epilasyona göre çok daha hızlı ve acısız tecrübe yaşan kişi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Özge A.
b) Hanife Ö.
c) Nisanur G.
d) Nafia Ö.
e) Bahar D.
Evet, şimdi cevaplarınızı modacadisi.yarisma@gmail.com a bekliyorum, başarılar :)

27 Nisan 2009 Pazartesi

Moda kurbanının sözlükteki karşılığı: Mischa Barton


Mischa, Mischa, Mischa. İsmini 3 kere söylersem eski günlerine döner mi acaba? The O.C. dizisiyle radarımıza giren, güzel yüzü, dizideki zarif, gerçek hayatta hippivari ama farklı kıyafetleriyle ilgimizi çeken güzel sayılabilecek şahıs. Sonra bu kız gitti, sarışın ( Neyse şimdi yine kumrala döndü allahtan), diğer bir Hollywood ürünü, zevksiz bir kız geldi yerine, güzel olduğu kadar da yetenekli olmadığı için bir kaç filmden sonra yapımlarda da yer almaz oldu ancak uzun boyu ve hoş görünümü ile açılışlardaki, defilelerin ön sıralarında yerini korumaya devam etti. Bu posta konu olan kıyafetine gelecek olursak, bir trendler karmaşası demek doğru olur sanırım, üstte kıştan devam eden oversized kareli erkek gömleği, altta desenli ve kötü duruşuyla MC Hammer pantolonu, bu iki güzel! öğeyi birleştiren ve logoyu gözümüze sokarcasına kullanılmış Louis Vuitton kemer, bu yazın önemli trendlerinden LV Spicy ayakkabılarla ve yine aynı markadan çantayla birleştirilmiş. Pantolon hariç ayrı ayrı çok güzel kullanılabilecek parçalar, bir arada bir moda kurbanı yaratmış. Ben gerçekten kendisinin Rachel Zoe tarafından giydirildiği günleri özlüyorum, ya siz?

Mischa, Mischa, Mischa. If I call her name three times, can we go back to the old times?. First she came into our radar with a popular tv show "The O.C.". She had a beautiful face and elegant style at the show but outside the show she was a pretty person that recognizable with her hippi-esque style and distinctive choices. Later, she's gone and came another blonde ( Thanks god she's a brunette now) Hollywood product with a bad taste. She couldn't achieve much because she wasn't talented as she was pretty, just had some roles in couple of movies with no box office success. She continued to maintain her place at the first row of shows and openings because she was still looking pretty. Today's outfit of hers can be called as a chaos of trends. She wore an oversized plaid man's shirt, one on the biggest trends of last winter,with an ill fitting MC Hammer pants and unified these two with the biggest LV logo belt and she added LV Spicy shoes and bag with this summer's tribal trend. Except the pants, the others could be easily combined in another nice way but all together they created a "fashion victim". I really miss those times when Rachel Zoe was styling her, how about you?

Getlippy

18 Nisan 2009 Cumartesi

Stil Anketi




Biraz önce sabah gazetelerimi okurken, birinin moda sayfasında Etel Baler'le yapılan bir stil anketine rastladım. Hani sezonun sevdiğiniz trendi, sevmediğiniz trendi, ucuz kaçış noktalarınız .. vb gibi soruları içeren anketlerden. Baştan itibaren normal giderken ucuz kaçış noktalarının sorulduğu soruya verilen cevabı aynen aktarmak istiyorum:


"River Island, Matthew Williamson for H&M, Mapa, Camden ve Soho'dakiler başta olmak üzere tüm vintage dükkanlar" . Şimdi dikkatli gözler muhtemelen bu cevaptaki garipliği görmüşlerdir ama ben görmeyenler için de yazmak istiyorum, Matthew Williamson'ın H&M için tasarladığı koleksiyon 23 Nisan'da mağazalarda satışa çıkacakken bir insanın nasıl ucuz kaçış noktası olabilir, olsa olsa gelecekteki ucuz kaçış noktası olacaktır. Neyse, Lily'ciğim eminim bahsettiğin yazı bu değildi ama görünce çağrışım yaptı, dayanamadım. Herkese güzel bir gün dilerim :)

femalefirst
p.s: Bu koleksiyonun tanıtımı için yine sevdiğim modellerden Daria Werbowy'i kullanmaları benden artı puan aldı.

31 Mart 2009 Salı

Jumpsuit disaster

Tulumlar bu yaz çok moda ama Kim Kardashian'ın üstündeki değil. Bizlere neyi almamamız gerektiğiyle ilgili süper bir referans :)

Jumpsuits are hot this summer but not this one. It's a great future referance for all of us what not to buy :)

gofugyourself

20 Kasım 2008 Perşembe

Instyle yazarları da cadıyı okuyor




Instyle dergisini her ay başı alır, okunması kolay ve eğlenceli bir dergi olduğu için genelde kısa sürede bitiririm. Bu ayda rutin olarak aldığımda "The Look" sayfasının konuğunun Burberry olduğunu görüp sevinerek okumaya başladım. Satırlar ilerledikçe bu yazı bana bir tanıdık gelmeye başladı, dikkatle baktığımda benim 13 Eylül'deki aynı konudaki yazımla ciddi benzerlikler olduğunu gördüm. Yazının başı ve sonu benim yazımın neredeyse aynısı idi, bu kadar benzerlik tesadüf olamazdı. Haklarını yemeyeyim bazı farklarda vardı tabi ki, Christopher Bailey'nin Burberry'e geliş oykusu araya sıkıştırılmış, yazarımız dikkatli davranıp benim kahve ve toprak tonları diye dalgaya düşüp yaptığım yanlışı, haklı olarak kahve kelimesini çıkartarak doğru olarak yazmıştı.. gibi.

Kendi haline bir insan olarak bu yaklaşım beni hayrete düsürüp, Instyle dergisi yazarları ile ilgili kafamda ciddi soru isaretleri yarattı, bir moda blogu sahibi olarak normalinin tersi olması gerekmez miydi diye düşündüm. Bu olay konusunda ben mi fazla evhamlıyım yoksa iki yazı arasındaki benzerliği siz de görüyor musunuz?

17 Mart 2008 Pazartesi

Eda ve ördekler


Eda Taşpınar'ı buraya stili ile konuk etmek isterdim ama kısmet bu şekildeymiş. Belki gördünüz belki görmediniz, kendisi geçenlerde katıldığı bir davette kıyafetindeki yaban ördeği tüylerine ilişkin "Nurettin bu ördeği avlanma mevsiminde vurmuştu. Etini evimizde yedik, tüylerini de bu şekilde değerlendirdim" şeklindeki açıklaması ile, herkes gibi beni de dehşete düşürdü. Bakın ne kadar farklı ve yaratıcıyım diye kredi toplamak adına bu barbarca gösterişin bu şekilde, çok normalmiş gibi anlatması kendisinin karakteri ile ilgili bize önemli bir done vermiştir. Yazın Bodrum'da iskelede güneşlenirken yanına gelen ördekleri besleyen Eda Hanım, aynı türde başka bir canlının kanatlarından kendine aksesuar yapmakta bir sakınca görmemiştir, bence bu western filmlerinde gördüğümüz kızılderililerin öldürdükleri insanların kafa derilerinden kemer yapmalarının bir başka versiyonudur. Zevk için başka bir canlının öldürülmesi kadar kürke de karşı olduğumu ve bu tarz durumlarda bu blogta eleştirilerin en beterini yapacağımdan kimsenin kuşkusu olmasın, Eda Hanım ilgi çekmek için başka bir yol araştırsın ve masum ördekleri rahat bıraksın.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Cevahir Alışveriş merkezinde otopark eziyeti

Bugunku diger yazımda belirttigim gibi dun zamanımızın bir kısmını Cevahir Alısveris Merkezin'nde gecirdik. Bayram, yeni yıl, haftasonu faktorleri birlesince ziyaretci sayısı pek fazlaydı buna karsılık otopark ucreti odemeye gittiginizde karsılastıgınız manzara icler acısıydı. Alt katta otopark odeme noktasında (koskoca alısveris merkezinde otoparka inmeden sadece tek bir nokta var) yaslı bir amca onunde birikmis uzuuun kalabalıga tek basına yetmeye calısıyordu ama ne yaparsa yapsın elinizde paketlerle, yorgun argın ayakta en az 15-20 dakika beklemeniz gerektigi gercegini degistiremiyordu. Her gun bir suru alısveris merkezinin acıldıgı ulkemizde maharetin en buyugunu yapmak değil, hizmette fark yaratmak oldugunu anlayamayan, otoparkı 5tl ucretli olan ve bu kadar unsurun bir araya gelmesiyle tabiki yuksek bir ziyaretci yuzdesiyle karsılasılacagını dusunemeyen ya da dusunup umursamayan, en azından hafta sonu otopark ödeme noktasında 2 adet kasiyer calıstırılmasını saglamayıp musterilerin cektigi eziyeti gormezden gelen bu alısveris merkezini cadının kazanının en dibine atıp, bir an once bu zihniyetten kurtulmalarını diliyorum.

12 Kasım 2007 Pazartesi

Metrocity Boyner kozmetik reyonu

Cumartesi günü bazı acil kozmetik ihtiyaçlarımızı almak üzere Metrocity'de bulunan Boyner mağazasına gittik. Haftasonu olması, yeni yıla yaklaşılıyor olunması sebebiyle reyonda bir hareketlilik vardı. Aslında bir kaç markayı karşılaştırıp alışverişimizi öyle yapmayı düşünürken, devamlı peşimizde dolaşan satış görevlileri, arka arkaya gelen gereksiz sorular ve açıklamalar sebebiyle ilk olarak düşündüklerimizi alıp, koşarak ordan uzaklaştık. Müşterilerle ilgilenilmesi tabiki istediğimiz güzel bir şey ama bu durumun gözünü çıkartıp insanları sıkmak da ince bir çizgi ve Boyner çalışanları ne yazık ki bu çizgiyi tutturamıyorlar.Tam da geçen hafta strawberrynet. com'dan bahsetmişken, bu durumu yaşayınca size aktarmak istedim. Cadı bu durumu sevmedi, düzeltilmesi dileğiyle ...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...