Geçen hafta cumartesi akşamı aralarında Roxy'deki Star Wars partisini de içeren bir planla evden çıktığımızda, bunun çeşitli sebeplerden dolayı gerçekleşmeyeceğinden haberimiz yoktu ( Küçük/yanlış mekan seçimi yüzünden potansiyelin değerlendirilemediğini düşünüyorum,ayrıca hiç bir yerde, ne bir foto, ne de nasıl geçtiği ile ilgili bir yorum göremedim) oysa ki ben siyah kıyafetim ve örümcek ağı benzeri çoraplarımda her an karanlık tarafa geçecek gibi duruyordum :) .
On that saturday night we decided to go a couple of places including Star Wars party at Roxy however we couldn't make it for some reasons, I was more than ready to join the dark side with my all black outfit and webnet tights :)
Elbise(Yeni)-ceket(Yeni) -Kolye / Dress (New) -Jacket (New)-Necklace: H&M
Çanta ve çorap/ Bag and tights: Topshop
Siyah yüzük/ Black ring : Pull&Bear
Botlar/Boots: KG by Kurt Geiger
Bu postu bitirmeden önce, ben de gündeme uyarak, izninizle geçen haftadan beri incelediğim
Vogue Türkiye ile ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. 562 sayfalık mini bir ansiklopedi kıvamındaki derginin baştan sona sadece sayfalarına bakmak bile bir hayli zaman alırken, vakit buldukça okumaya devam ediyorum. Dergi çıkmadan önce Vogue'un diğer versiyonlarına bakınca nerede olacağı benim için de öncelikli merak konusu idi. Sonuçta Vogue her ne kadar Madonna'nın sevdiğimiz bir şarkısı olsa da, modayı seven çoğu kişi için modanın ta kendisi sayılmaktadır. Bunun önemini sevdiğimiz dizi karakteri Carrie Bradshaw'dan bir alıntı belki de daha iyi açıklar "When I first moved to New York and I was totally broke, sometimes I would buy Vogue instead of dinner. I just felt it fed me more." ( New York'a ilk taşındığımda beş parasızdım, bazen yiyecek yerine Vogue alırdım, beni daha fazla beslediğini hissederdim) . Durum bu olunca, geçen hafta çıktığı ilk gün dergiyi aldım. Kapak çalışması herkesin bildiği üzere ben kendisine çok bayılmasam da, modelliği ve başarısı tartışılmaz Jessica Stam'le yapılmıştı, sade ve hoş ancak bana kalırsa çok akılda kalıcı bir kapak değil. İlk sayıda reklam hedeflerinin tutturulduğunu görmek oldukça sevindirici, pek çok kişi reklamlardan şikayet etse, de, derginin bize ulaşmasını sağlayan ve modanın önemli bir parçası reklamlar, öyle olmasa moda evleri neden en iyi fotoğrafçılarla, modellerle çalışıp, farklı şeyler üretip bir sürü para harcasınlar değil mi? :) Aynı ilginin daha sonra da devam etmesi ama reklamlarda belirli bir standartın korunması en büyük dileğim.
İçerik konularına değinecek olursam, ilk sayı olduğu için bana da biraz her telden çalıyormuş gibi geldi, bu biraz karışıklığa yol açarken, bir yandan da herkese kendine uygun bir şeyler bulabilir diye düşündürttü. Eski yerli top modellerle yapılan çekimi genel olarak bulanık ve karanlık bulsam da Heather Marks'ın olduğu çekimler, eski eskizlerden üretilen yeniler ve Vogue'un Türkiye aşkını anlatan eski fotoğraflar en çok beğendiklerim oldu. Türkiye'de 1-2 tanesi hariç blogları görmezden gelen dergiler yerine bloglara ayrılmış bir sayfası olan bir dergi görmek bünyeme iyi geldi, ilk seçimin de izlediğim Garance Dore olması ayrı bir hoşluktu. Çekimlerde yapılan stylinglerin diğer yerli dergilere göre daha cesur ve farklı olması hoşuma gitti, umarım bu, herkese içinden geldiği gibi giyinme ve risk alması yönünde gereken cesareti verir.
Sonuç olarak, benim bu dergiyi sevdiğimi söyleyebiliriz, ilerleyen zamanlarda biraz daha değişip, gelişip, daha az yabancı destekli ( Yerli moda fotoğrafçıları, yerli yazarlar, yerli modeller,yerli moda editörleri ile Vogue kalitesinde işler görmek istiyorum), kendi karakteri olan bir dergi olma yolunda ilerleyeceği yönünde ve ülkemiz modası adına yeni ufuklar açacağına inanıyorum.
We just had our very own Vogue in Turkey last week. It was a huge first issue ( 562 pages) with Jessica Stam on cover, mostly I can say I like this mag and I'm sure it will find itself more in the future and will open new horizons for Turkish fashion.