4 Kasım 2008 Salı

Moda Cadısı 1 yaşına doğru ilerlerken..


İnanabiliyor musunuz, 6 Kasım 2008'de ilk postumun 1. yılı olacak, sadece 2 gün kaldı. Bana hala bir kaç aydır buralardaymışım gibi geliyor ama her şey giderek daha iyi oluyor :) Moda Cadısı'nın birinci yılı kutlamaları çerçevesinde sizlere bir sürprizim olacak, beni ciddiye alıp okuduğunuz, fikirlerinizi paylaştığınız için, ufak bir teşekkür mahiyetinde. Kime, nasıl, ne şekilde olacağına karar vermediğim bu sürpriz, şu an benim ne yazık ki gidemeyip, sevgilinin bulunduğu Paris'ten, çoğunlukla onun insafına ve zevkine bağlı olarak sizler için seçilecek, o yüzden parmaklarınızı birleştirip en iyisini umun :) Gerçi kendisi benim için seçtikleri ile şimdiye kadar sınıfı geçti öyle değil mi? Resmimize gelince, bu sevimli kedi de bloga başlarken, logom bu mu olsa acaba dediğim simgelerden biriydi, şimdiye kadar kullanmadım ama çok sevimli olduğu için bu haber ile iyi gideceğini ve sizlerin de seveceğini düşündüm. Konuyla ilgili daha sonra bir şeyler yazacağımdan emin olarak, şimdilik huzurlarınızdan ayrılıyorum. x

3 Kasım 2008 Pazartesi

Patricia Field'in peşinde











Haftasonu , Patricia Field'in Marks&Spencer için hazırladığı koleksiyonun peşine düştük. Hafta içi Metrocity'e bakıp, orda bulunmadığını öğrenip, Nişantası mağazasının yolunu tuttuk. Koleksiyon için New York temalı ayrı bir vitrin hazırlanmıştı, hem vitrini, hem de vitrin arka fonlu bugün ne giydim resimleri çektik. Koleksiyon çoğunuzun farkettiği üzere, Sex & The City "The Movie" deki kıyafet ve aksesuarların uygulaması gibi. Vitrinde elbiselerden çok aksesuarları beğenip, içeri daldık. Kıyafetler tahmin edilebileceği gibi çok kaliteli ve albenili değil, benim zevkime göre biraz da kadınsı, film de Carrie'nin kocaman korsajlı, drapeli beyaz elbisesinin siyah ve pek başarılı olmayan bir replikası da var. Daha önce aksesuarların gelmeyeceği söylenmişti ama hafta içi mağazalara ulaşması bekleniyormuş, süper, aklım kocaman korsajlı tac, cizgi roman tadında clutch ve belki de Roger adı verilen metal kemerde. İçerde fotoğraf çekmeme izin vermemelerine rağmen, saç aksesuarını çekebildim.

Onun dışında aksesuarlardan bahsetmişken cumartesi başıma gelenleri de sizinle paylaşmak istiyorum. O gun Nişantaşı'nda dolaşırken daha once Accessorize'dan aldığım tülden kocaman fiyonklu tacı taktım, yanımdan geçenlerin % 99'u kafamdan gözünü alamazken, mağazalarda bir ilgi alaka, hoş geldinizler nasılsınızlar, Topshop'ta bir kız saçınızdaki çok güzelmiş nerden aldınız dedi, 3-4 lü kız grubu, yanlarından geçerken biri diğerine "Zeliha, Zeliha" diye seslenip, bana hiç !! çaktırmadan, beni gösterdi.. daha neler neler. Aksesuarın gücüne inanan biri olarak tamam farkedilmesi bekliyordum ama bu kadarını beklemiyordum, durum fazlasıyla hoşuma giderken, herkesten farklı bir şey taşımanın Nişantaşı gibi modadan nasibini almış bir yerde bile hayretle karşılanabileceğini gösterdi, anlaşılan daha çook katedecek yolumuz mevcut.


Kıyafetin yıldızı tacı gececek olursak, gerisini oluşturanlar :

Elbise,hırka ve kemer: H&M


Ayakkabı:Topshop

Çanta ve kolye: Marc by Marc Jacobs

Tac: Accessorize

Çorap:Calzedonia



29 Ekim 2008 Çarşamba

Nihayet
















Yasaklar, teknik aksaklıklar derken kaldığımız yerden devam ediyoruz, herkese tekrar merhaba :)Bu giydiğim kıyafetin etek ve üstünü taa yazın basında almıştım, artık bu ikisinde hafif bir uğursuzluk olduğunu düşünmeye başladım. İlhamını Luella 08 yaz koleksiyonundan aldığım bu kıyafeti bir türlü yazın giymek nasip olmadı, giydim, blog kapandı :). Sanssız olmalarına rağmen ortaya çıkan sonuçtan memnunum, uzun süredir unuttuğum maskem eşliğinde iste bir cumartesi gecesi parti seçimim:

  • Tshirt ve ayakkabı: Topshop

  • Etek: Koton

  • Deri ceket : Zara TRF

  • Bilezik:Fendi

  • Sac bandı: Accessorize

  • Canta : Marc by Marc Jacobs
  • Çorap: Calzedonia

28 Ekim 2008 Salı

ÖZLEDİİİMM :))

Kısa bir aradan sonra herkese merhaba, tepkisiz kalmamak sonunda meyvesini verdi ve işte yine bir aradayız. Blogumu ve sizleri çok özledim, en kısa zamanda yeni postlar atacağım, görüşmek üzere :))) xoxox

22 Ekim 2008 Çarşamba

Marc Jacobs ve cadı








Herkese günaydın!!! İş sebebiyle bu hafta gene uzaklardayım, o yüzden fazla verimli bir hafta olmayacağı konusunda sizi uyarmam gerekir. Bir süredir yapamadığım açık hava çekimlerine bir geri dönüş yapıyorum ve sizi yeni çantamla tanıştırıyorum:

  • Hırka, tshirt ve esarp:H&M

  • Jean : Moto (Topshop)
  • Babetler: Barcelona'dan yerel bir marka

  • Çanta: Marc by Marc Jacobs (Benim için kullanımı rahat, kocaman hem de quilted yani nam-ı diğer kapitone bu çantayı çok severek kullanacağımı sanıyorum)

Marc Jacobs demişken geçenlerde okuduğum komik bir hiyayeyi de aktarmadan gecemeyeceğim. Paris Moda Haftası sırasında "Style Clicker" adlı sitenin fotoğrafçısı Paris sokaklarında dolaşırken eteği , kocaman Birkin çantası ve Doc Marten leriyle bir adam görür ve ilginç ve hoş olduğuna karar verip fotografını çeker. Daha sonra kendisine, moda endüstrisinde çalışıp çalışmadığı sorar, adamın cevabı "sayılır" olur. Adamın acelesi olmasına rağmen, fotografçı, fotografını çektiği kişilere doldurttuğu formu verir, geri aldığında isim satırının karşısında gördüğü isim "Marc Jacobs" tır. Fotografçı Paris Moda haftasına böyle bir başlangıç yaptığı için çok sevinir ancak beni bu hikayenin güldüren kısmı Marc Jacobs'ın muhtemelen biraz alaycı bir tavırla sayılır demesi ve fotografcının bu işlerle ilgili olan birinin sokakta etekle dolaşan ve sıradan bir insanın bile suratına bakarak tanıyabileceği Marc Jacobs'ı nasıl tanıyamadan bu işi yaptığıdır, ben olayı çok alaycı ve komik buldum, ayrıca ben bu adama eteği yakıştırıyorum, İskoçların modern versiyonu gibi. Ya siz?

p.s.: Illustrasyon için D.'yi, fotoğraflar için B.'yi çok öpüyorum ha bir de G.'yi şimdi kıskanır ;) xoxox

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...