Sinema Dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema Dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Şubat 2009 Pazartesi

Weekend summary



Bu haftasonu güzel geçti, cuma günü izinliydim, gittigidiyor olayına giriş yapmamı sağlayacak fotograflar çektik, bu akşam veya en geç yarın ilk 5-6 parçayı koymayı düşünüyorum, içlerinde çok beğenilen bir kaç parça da olacak, sizi haberdar edeceğim. Cuma akşamı If Istanbul'un açılış partisine iştirak ettik, kalabalıktı ama eğlenceliydi diyemeyeceğim. Ordan ayrıldıktan sonra, gecenin ilerleyen saatleri benim için daha eğlenceli bir hal aldı çünkü en sevdiğim dj/produktörlerden John Digweed'i yine dinledim. Müziği her zaman ki gibi kusursuzdu, seti boyunca çığlıklar atıp, bol bol dansettim diyebilirim. Cuma gününün kıyafetleri, daha sonra gelecek, post zamanları ve kronoloji birbirini tutmayacak ne yazık ki. :)


Cumartesi bilindiği üzere Sevgililer Günü'ydü, umarım herkesin günü düşlediği şekilde geçmiştir. Benim için sıradan bir cumartesiydİ, çünkü Sevgililer Günü'ne inanmıyorum ve aksine "o gün" özel bir şeyler yapmak uzun süredir içimden gelmiyor. Bu durum, günü iyi sekilde değerlendirmeme engel değildi tabi, If Istanbul'da gösterimde olan "Turn It Loose" ( Kendini Serbest Bırak) adlı filmi, yönetmen ve yapımcısının katılımıyla izlemek oldukça keyifliydi. Film 2007 yılında Güney Afrika'nın Soweto kentinde düzenlenen, dünyanın en iyi b-boy'unu seçmek için yapılan yarışmanın perde arkasını anlatıyor. Her bir yarışmacının ardındaki hikaye, müzikler, atmosfer ve çekim teknikleri gerçekten etkileyiciydi, gösterimi devam ediyor, benim gibi bu türün meraklılarını memnun edeceğini düşünüyorum ve şiddetle tavsiye ediyorum.


Kıyafete göz atacak olursak, sinemaya gittiğim için, özel bir şey değil ayrıca hava çok soğuk ve yağışlıydı. Bazılarınız eminim yine aynı hırka diyecek ama ne yapabilirim, hem çok kullanışlı, hem seviyorum, sizin de sık sık giydiğiniz ve sevdiğiniz parçalar yok mu?
  • Hırka ve çanta: H&M
  • Jean: Topshop
  • Tunik: Zara ( eski)
  • Çizme: Vintage
  • Şal: Markasız ( eski)
  • Yüzük: Barcelona'dan

P.s: Beni yine I love your blog ödülüne layık gören Fashioncholic Girl'e teşekkürler ve sevgiler :)

In english: I had a lovely weekend. I was off on Friday and took some pictures for my online sales project. Friday evening, we've been to If Istanbul's opening party, it was full but I can't say it was amusing at the same time. After that party, we had a chance to listen one of my favorite djs/producers of all time, John Digweed. I became a woo girl ( Remember that episode of How I met your mother? ) and danced a lot until the end of his set. I also had images of the oufit from that night, sorry the chronology of pix and my posts will not overlap :).
Saturday was Valentine's Day as you were all aware, I hope everyone had their dream day. For me it was not different from any other day because I don't believe in Valentine's Day and it's been a long time since I quit doing special things on that day. Ofcourse it wasn't a reason to stay at home, we watched the movie " Turn It Loose" with its director and producer, it was fun. The movie takes us to behind the scenes of b-boy event held in Soweto, South Africa in 2007. The background and stories of every b-boy, music, athmosphere and shooting technics were impressive, you still have a chance to see it and I recommend it to the people who are fan of documentaries, like me .
Considering my outfit, because I went to see a movie, it was casual, the weather was rainy and very cold. I can hear that some of you say same cardigan again but it's very versatile and I love it. Don't you have any favorite items that you wear very often?
  • Cardi and Bag: H&M
  • Jean: Topshop
  • Top: Zara ( old)
  • Boots: Vintage
  • Scarf: No name ( old)
  • Ring: From Barcelona

P.s: Again, I have been honored by Fashioncholic Girl for I love your blog award , thank you sweety :)

16 Mart 2008 Pazar

Bir film seyrettim, hayatım değişti: Lagerfeld Sırları




Geçen hafta cumartesi yani 8 Mart'ta alışveriş dışında, 1 haftadır yazamadığım ama sizinle paylaşmam gereken bir aktivitem daha oldu, o da Karl Lagerfeld ile üzerine Rodolphe Marconi tarafından yönetilen "Lagerfeld Sırları" (Lagerfeld Confidentiel), adlı dökümanter filmi seyretmiş olmam. İstanbul'da sadece Kanyon ve Maçka Gmall'da gösterime giren bu filme yine bir kız arkadaşımla gittim ve o haftasonu ana konuşma konumuz film ve Karl Lagerfeld oldu diyebilirim. Yönetmen Marconi, dünyada sadece 3 adet üretilen Thom Brown marka gri kaşmir trikosuyla gitmiş Lagerfeld'le buluşmaya ve onu filmi yapmaya ikna etmiş, bilin bakalım o kazaklardan diğer ikisi kimdeymiş? :) Önceleri Chloé, şimdilerde Chanel, Fendi gibi dev moda evlerinin ve kendi markasının tasarımcısı olan Karl Lagerfeld'in dehası ve kendisi hakkında bilgilerim bu filme kadar gerçekten sınırlıymış diyebilirim.

150 saatlik çekim yapılan ve 3 yılda tamamlanan filmin ilk sahnesi Karl Lagerfeld'in evinde başlıyor, çoğu kimsenin ve benim hayal edeceğim gibi lüks ve ihtişam içersinde bir ev değil, sade, bayağı dağınık ama kendi içinde düzeni olan bir dağınıklığa sahip, sayısız kitaplar, dergiler, çizimler, yüzükler, 2 çekmece de yüzlerce yaka, her müzik türü için ayrı bir ipod( ben 11 adet saydım) gözümüze çarpan detaylar. Kendisine yüzüklerin efendisi dense yeridir çünkü bir insanın bu kadar yüzüğü olamaz sanırım:) Film boyunca, kendisiyle beraber kıyafet tasarlıyor,defilelere gidiyor, ünlülerle buluşuyor( Nicole Kidman,Monaco Prensesi Caroline) çizim yapıyor( Çizim tekniği hayranlık uyandırıcı en sevdiği malzeme tipex), fotoğraf çekimlerine tanıklık ediyorsunuz ve genelde tasarımcı kimliğinin dışında bir patron, fotoğrafçı, çizer, filozof gibi kavramları da kendisinde buluyorsunuz. Genelde kara gözlükleri( Film boyunca sadece 3 kere toplam 10 sn falan gözlüksüz görünüyor), dar silueti, siyah giymesi, at kuyruğu ile kafamızda bir protip oluşturduğumuz bu dahinin iç yüzüne, karakterine ve yaşamına da tanıklık ediyorsunuz. Yönetmen film boyunca ailesinden, çocukluğuna, cinsellikten, moda dünyasına kadar kimileri bazen fazla direkt ve rahatsız edici olabilen soruları soruyor ve Karl bunları içten, esprili, akıllı, her biri hayat dersi olabilecek cümlelerle cevaplıyor ve siz ona gerçekten hayran oluyorsunuz. Kendisi çalışanlarını övececek, sovlar sonunda kendilerine bir şeyler almalarını isteyecek, araba da öne binecek, herkesin ona ismiyle hitap etmesini isteyecek kadar alçakgönüllü ama hataları affetmeyen biri, herşeyi halletmiş sanki hayatın sırrını bulmuş, ermiş gibi dingin, rahat, hayatı, konumunu ve kendini hazmetmiş bir insan. Bazen fazla katı, insanlara yük olmak istemeyen, insanlardan uzak bir portre çizen ve nostaljiye, geçmişte yaşayan insanlara tahammülü olmayan ve bu konuyu su sözle özetleyen:

“Daha öncesi daha iyiydiyse, o zaman hemen intihar etmeli.”

Moda dünyası ile ilgilenen, ilgilenmeyen herkesin görmesi ve kendine hayat dersi çıkartması gereken bu şaşırtıcı, eğlenceli dökümanteri ben kaçırmayın derim , Cem Hakko filmi yurt dışında seyredip, etkilenip Türkiye'ye getirmesine şaşmamalı, gerçekten etkileyici, dvd sini de en kısa zamanda koleksiyonuma katmayı düşünüyorum.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...