Bu haberi duyali kendimi garip hissediyorum gercekten. Kac tane blogu olan manken var ama ben sadece onunkini okuyordum, uykusuz bi gecede bütün arsivini okumustum. Yazik, kac senedir mutsuz oldugundan bahsediyordu zaten hep. Baya üzüldüm... :(
Ben de, bir türlü aklımdan çıkmadı sabahtan beri,post yazmaya karar versim. Bloguna ara sıra bakıyordum zaten çok sık güncellemiyordu ama 20 yaşında, rüya gibi bir hayatı olduğuna inandığın birinin birden hayatına son vermesi gerçekten üzücü, gerçi hep mutsuzluktan,depresyondan bahsediyordu, yazdığım blogundan aldığım cümle ne kadar üzücü değil mi :((
Bedenlerimize hapsolmuş benliklerimiz içinde hepimiz, tek başımızayız. Batı'da yaşamış olanlar daha iyi idrak edeceklerdir, burada insanlar birbirlerine karşı kibarlaştıkça aralarına aşılmaz duvarlar, görülmez bariyerler koyarlar.
Evinde ölen veya intihar eden insanların cesetlerinin haftalarca, aylarca beklediği haberler düşer gazetelere. Daha bir kaç gün önce İngiltere'de, evinin bahçesindeki bir çukura düşen adamın acı hikayesini okudum. Adam bir saat boyunca bağıra çağıra yardım istemiş ve komşuları adamı duymuşlar ama çıkardığı sesleri bir sarhoşun veya uyuşturucu bağımlısının patırtısı diye kulak ardı etmişler. Adam çukurda ölmüş.
Daul Kim blogunda mutsuzluğunu anlatmış, Enke depresyonunu terapistiyle paylaşımış, yıllar boyu, ama ikisi de içine düştükleri çukurdan çıkamamışlar. Ne acı!
Bundan iki yıl önce, Londra moda haftası esnasında büyük bir markanın (Swarovski?) şerefine verdiği bir partinin düzenlendiği otelin önünden geçiyordum. Dışarıda paparazziler, bir top model göründüğünde patlayan flaşlar, ortalıkta tavır yapmaktan (attitude) kasılan mankenler, fotoğrafçılar, editörler, egzantrik kıyafetleriyle dikkat çekmeye çalışan tipler... Acayip bir sirk kurulmuş, biz de seyrediyorduk.
Moda dünyasının ışıltılı yüzünün ardında acımasız bir çark var ne yazık ki.
Bu arada, Kate Moss'un son özdeyişini duydunuz mu? "Hiçbir yemek kendini ince hissetmekten daha lezzetli olamaz" buyurmuş.
Okudum. Hem Hadley'in yorumuna hem de Kate Moss'a katılıyorum aslında. Sonuçta diyet merkezlerine yatan insanlara her sabah ayna karşısında çıplak vücutlarını seyrettirmeleri, gym'lerde sabah akşam çalınan "Eye of the Tiger"larla insanları gaza getirmeler falan hep aynı kapıya çıkıyor: Şişman olmak kötüdür, zayıfla, hafifle, iyi hisset! No pain no gain mevzuları.
Kate Moss'un sözünün insanları ve tabii beni kaygılandıran tek tarafı bulimia ve anorexia pençesine düşmüş zavallı genç kızlar üstünde oluşabilecek olumsuz etkisiydi.
Allahtan çocukken annem beynimi "yemekten önce sakın abur cubur yeme, sonra iştahın kesilir, büyümen için gereklı gıdayı alamazsın" sözleriyle öyle bir yıkamış ki bu yaşımda hala gıdamı almaya özen gösteriyorum, bulimia falan hak getire!
Kate'in açıklaması kendisi için de, genel olarakta biraz talihsiz olmuş ama insanlar olayın temeline inmektense birini hedef göstermeyi, kolay olduğu için daha çok tercih ediyorlar ama yazının ana fikri aslında oldukça doğru. Valla yemek yemeyi oldukça seven bir insan olarak bulimik falan olabileceğimi sanmıyorum ben de :)))
11 yorum:
Bu haberi duyali kendimi garip hissediyorum gercekten. Kac tane blogu olan manken var ama ben sadece onunkini okuyordum, uykusuz bi gecede bütün arsivini okumustum. Yazik, kac senedir mutsuz oldugundan bahsediyordu zaten hep. Baya üzüldüm... :(
Nesli
Ben de, bir türlü aklımdan çıkmadı sabahtan beri,post yazmaya karar versim. Bloguna ara sıra bakıyordum zaten çok sık güncellemiyordu ama 20 yaşında, rüya gibi bir hayatı olduğuna inandığın birinin birden hayatına son vermesi gerçekten üzücü, gerçi hep mutsuzluktan,depresyondan bahsediyordu, yazdığım blogundan aldığım cümle ne kadar üzücü değil mi :((
inanamıyorum yani şaka gibi geliyor
İnanasım gelmiyor..Sanki şaka gibi geliyor..Üzüldüm..
bende bir post hazırladım duyar duymaz..çok üzücü bir haber bu.keşke olmasa diyesim geliyor..ama maalesef insan üzülüyor işte.huzur içinde yatsın..
artık yaşamak istememek. çok başka bir ruh halidir eminim. çok üzücü ama bir o kadar da gerçekçi. bu sektörde mutlu olmak kolay değil!
Bedenlerimize hapsolmuş benliklerimiz içinde hepimiz, tek başımızayız. Batı'da yaşamış olanlar daha iyi idrak edeceklerdir, burada insanlar birbirlerine karşı kibarlaştıkça aralarına aşılmaz duvarlar, görülmez bariyerler koyarlar.
Evinde ölen veya intihar eden insanların cesetlerinin haftalarca, aylarca beklediği haberler düşer gazetelere. Daha bir kaç gün önce İngiltere'de, evinin bahçesindeki bir çukura düşen adamın acı hikayesini okudum. Adam bir saat boyunca bağıra çağıra yardım istemiş ve komşuları adamı duymuşlar ama çıkardığı sesleri bir sarhoşun veya uyuşturucu bağımlısının patırtısı diye kulak ardı etmişler. Adam çukurda ölmüş.
Daul Kim blogunda mutsuzluğunu anlatmış, Enke depresyonunu terapistiyle paylaşımış, yıllar boyu, ama ikisi de içine düştükleri çukurdan çıkamamışlar. Ne acı!
Bundan iki yıl önce, Londra moda haftası esnasında büyük bir markanın (Swarovski?) şerefine verdiği bir partinin düzenlendiği otelin önünden geçiyordum. Dışarıda paparazziler, bir top model göründüğünde patlayan flaşlar, ortalıkta tavır yapmaktan (attitude) kasılan mankenler, fotoğrafçılar, editörler, egzantrik kıyafetleriyle dikkat çekmeye çalışan tipler... Acayip bir sirk kurulmuş, biz de seyrediyorduk.
Moda dünyasının ışıltılı yüzünün ardında acımasız bir çark var ne yazık ki.
Bu arada, Kate Moss'un son özdeyişini duydunuz mu? "Hiçbir yemek kendini ince hissetmekten daha lezzetli olamaz" buyurmuş.
Coşkun Bey çok güzel açıklamışsınız durumu..Malesef acı ama gerçek.
Coskun bir yazı okudum, sen de bir göz at derim.http://www.guardian.co.uk/lifeandstyle/2009/nov/30/ask-hadley-kate-moss
Okudum. Hem Hadley'in yorumuna hem de Kate Moss'a katılıyorum aslında. Sonuçta diyet merkezlerine yatan insanlara her sabah ayna karşısında çıplak vücutlarını seyrettirmeleri, gym'lerde sabah akşam çalınan "Eye of the Tiger"larla insanları gaza getirmeler falan hep aynı kapıya çıkıyor: Şişman olmak kötüdür, zayıfla, hafifle, iyi hisset! No pain no gain mevzuları.
Kate Moss'un sözünün insanları ve tabii beni kaygılandıran tek tarafı bulimia ve anorexia pençesine düşmüş zavallı genç kızlar üstünde oluşabilecek olumsuz etkisiydi.
Allahtan çocukken annem beynimi "yemekten önce sakın abur cubur yeme, sonra iştahın kesilir, büyümen için gereklı gıdayı alamazsın" sözleriyle öyle bir yıkamış ki bu yaşımda hala gıdamı almaya özen gösteriyorum, bulimia falan hak getire!
Kate'in açıklaması kendisi için de, genel olarakta biraz talihsiz olmuş ama insanlar olayın temeline inmektense birini hedef göstermeyi, kolay olduğu için daha çok tercih ediyorlar ama yazının ana fikri aslında oldukça doğru. Valla yemek yemeyi oldukça seven bir insan olarak bulimik falan olabileceğimi sanmıyorum ben de :)))
Yorum Gönder