8 Şubat 2008 Cuma

Moda Cadısı Maximum'da :o)

Biraz önce fashion out style in adlı blogu okurken, kendi bloguna ilişkin maximum kartın sitesinde çıkan yazıdan bahsediyordu, linke bir tıkladım ne göreyim, aynı yazıda benden de bahsediyorlarmış hahahhhahha :)) Bu haber sürpriz oldu ve yüzüme kocaman bir gülücük kondurdu. Alt başlığı değiştirmiş olsam da, işe yarar bir kaynak olarak görülmek güzelmiş :))
http://www.maximum.com.tr/maksimum_yasam/article.asp?lngArticleID=803

Küçük New York




Bir süredir yazamıyorum, notlar alıyorum ama yazamıyorum. Bugunlerde havaların soğukluğuna rağmen özellikle Nişantaşı'nda soğuğa aldırmadan, açık ayakkabılarla dolaşan hem cinslerimi görüyorum ve kendilerine şapka çıkarıyorum. Yoksa artık biz de New York ve Londra'da olduğu gibi başkalarının ne dediğine aldırmadan, içimizden geldiği gibi mi giyinmeye başlıyoruz ?

4 Şubat 2008 Pazartesi

Hayatımız alışveriş merkezi: Astoria

İstanbul'a her hafta yeni bir alışveriş merkezi açılıyor ve ben de her hafta denetçi gibi bu alışveriş merkezlerini gezip, yazı yazıyorum :) Blogun ismini belki alışveriş merkezi cadısı olarak değiştirmek daha anlamlı olur :p

Bu hafta Esentepe'de yeni açılan Astoria alışveriş merkezine gittim. Herry, De facto, Lacoste, Network, Pretty Fit, Brandroom.. vb gibi, çeşitli fiyat kategorilerinde mağazaların bir arada bulunduğu, tasarımı ve mağazalarıyla yine ben de pek iz bırakmayan, City's Nişantaşı ile benzerlikler gösteren ve ilginçtir ki yine indirimle açılan diğer bir mekan. Bu mağazalar içinde, en çok zamanı içindeki binlerce çeşidi ve yüzlerce LCD televizyonla sizi aptallaştıran Electro World'de harcadık ve alışveriş yaptık. Genelde bulunduğu muhit itibari ile iş çevrelerine hitap etmesi düşünülen, bu alışveriş merkezinde benim sadece 3 dükkan ilgimi çekiyor: Sephora, Aldo( henüz yapım aşamasındalar) ve Charles & Keith. İlk iki mağaza zaten İstanbul'da Nişantaşı, Taksim ve İstinye Park şubeleriyle daha önce bizimle tanışmışlardı, Charles & Keith ise yurtdışında ayakkabı fiyatlarının 25 doları aşmadığı, trendy ama ucuz ayakkabılar satan bir marka olduğundan, burada bu fiyatlara ne kadar yaklaşılacağını görmek açısından ziyaret etmem gereken mağazaların başındaydı. 25 dolar olmasa da babetler ve düz ayakkabılar 70-80, platform ayakkabılar ve botlar 80-90, çizmeler de 100-120 tl lik fiyatlarıyla uygundu diyebilirim.

Henüz yemek katında çalışmalar devam ederken, tavan yüksekliği ile sizi saşırtan Kanyon alışveriş merkezinden tanıdığımız Kitchenette faaliyetteydi, ancak aç olmadığımız için bu seferlik es geçtik.

Alışveriş merkezleri söz konusu olur da tezatlar olmaz mı, burada da tabiki bizi hayrete düşüren bir olay yaşadık. Merkezin ortasında masa ve 2 adet mikrofon ve bangır bangır disco partizani çaldığını görünce birilerinin konusacağını anlayıp, gezerken söyle bir aşağıya baktık , Pakize Suda ve Müge Anlı, karşılarında Seda Sayan tarzı sabah programlarında görebileceğiniz bir kitle ve gündemdeki malum tartışmanın diğer tarafı olan kitle hep beraber bir ağız dalaşındalar. Yine lüks olmak gibi bir iddianın gözümüze sokulduğu , yukarda rezidansların milyon dolarlardan satıldığı böyle bir yerde bu manzara ile karşılaşmak bize sadece Türkiye'de!! durumlarını bir kez daha yaşattı.

Maksimum 35-40 dakika arası kaldığımız bu alışveriş merkezi de bana yine bir tat vermedi anlayacağınız. Alışveriş merkezi savaşlarının iyice kızıştığı zamanımızda, hangi alışveriş merkezinin, fark yaratıp kalıcı olacağı, sizde gitme hissi uyandıracağı ve hangilerinin hastane, okul, otel.. vs gibi başka mekanlara dönüşeceğinin sonucunu merakla beklemekteyim.

1 Şubat 2008 Cuma

Moda Cadısı nyc2ist.com'da!!!!

Cadınız artık globalleşiyor sekerler :))) . Bundan böyle moda ve trendler hakkındaki yazılarımı http://www.nyc2ist.com/ adlı siteden de takip edebilirsiniz. İlk yazımızın başlığı "Çiçek Bahçelerinin Dayanılmaz Hafifliği", 2008 ilkbahar-yaz koleksiyonlarını etkisi altına alan çiçek desenleri ve bunların kullanımı hakkında, yazının devamı da işte burda :http://www.nyc2ist.com/content/view/510/145/

30 Ocak 2008 Çarşamba

Hayal kırıklığının diğer adı :City's Nişantaşı



Nişantaşı'nda yeni bir alışveriş merkezi açılır da cadınız boş durur mu? Geçen cumartesi bir kız arkadaşımla beraber soluğu, yeni açılan alışveriş merkezi City's de aldık. Gazetelerde yazılan çizilenler ne kadar doğru, yerinde görelim istedik.


Teşvikiye Caddesi'ndeki ana kapıdan, 5 yıldızlı oteller ve Londra'da ki Harrods mağazasıyla kıyaslanabilecek ölçüde gösterişli doorman in yardımı içeri girdik. İlk düşündüğümüz, kücük bir yer olduğuydu ancak düşündüğümüzden fazla kat olduğunu görunce o kadar da küçük olmadığına karar verdik. İçerde ahsap, yeşil ışık ve grafik tasarımlarla sıcak ve samimi bir hava yakalanmaya çalışılmış, bunda da başarılı olunmuştu.

Dekorasyon her ne kadar önemliyse de, benim için daha önemlisi içerideki mağazaların bana ne kadar hitap ettiğidir. En üst iki kat yemek katı olarak düzenlenmişti, en üstten başlayarak alta kadar indiğinizde eğer hiç bir mağazaya girmezseniz, sadece vitrinlere bakarak alışveriş merkezini 15-20 dakika içersinde gezmeyi bitirebilirsiniz. Neyse, her katta köşeler cafe olarak düzenlenmiş, diğer taraflar mağazalara ayrılmıştı böylece dükkanların arka tarafta kalıp haksızlığa uğramaları engellenmişti. Mağazalara gelecek olursak, D&G, Just Cavalli, Gianfranco Ferre, John Galliano gibi beni heyecanlandırmayan markaların yanı sıra D&R, Nuxx, Nike Women gibi irili ufaklı bana hitap etmeyen marka vardı. İlk subesini karşı tarafta Bağdat Caddesi'nde açmış olan "Lush" isimli el yapımı taze ve doğal kozmetik ürünleri satan mağazanın burda da bir şubesinin olması bizi çok sevindirdi. Daha önce bir Lush mağazasına uğrama fırsatı bulamayanlar için; en güzel kokulu, en iştah açıcı görünumde olan sabunların, kremlerin, vücut losyonlarının, şampuanların olduğu rengarenk bir mağaza hayal edin diyebilirim. Biraz kalabalık ve küçük olması sebebiyle azıcık sıkıntılı bir alışveriş yapmış olsakta, farklı kokulardaki krem ve sabunları denemek yine çok keyifliydi. Tüm alışveriş merkezinde en kalabalık dükkanlar Lush ve kahve , ıvır zıvır satan mağaza Tchibo'ydu.

Turumuzu tamamladıktan sonra karnımız acıktı ve Cantina Mariachi adlı Meksika restoranını denemeye karar verdik, porsiyonlar ufak, yemeklerin lezzeti vasattı, bir Nişantaşı klasiği olan Kırıntı'yı yad etmeden geçemedik.

Uzun lafın kısası, Nişantaşı'da dükkanlara girip çıkarak alışveriş yapmayı seven ben, buraya düzenli olarak gelmemi sağlayacak, bana hitap eden mağazalar bulamadım, bu kadar koparılan gürültüye, bulunduğu semt itibariyle lüks bir imaj yaratılma isteğine karşın bu konseptin kapıda doorman olmasıyla değil içerideki mağazalarla sağlanabileceği konusunu savunmaktayım ama henüz açılmamış mağazalar da olması sebebiyle nihai kararımı daha sonra vereceğim. Benim için bu alışveriş merkezinin Nişantası'na katkısı sadece Lush ve yeni yemek yenecek mekanlar olmuştur, götürüsü ise zaten fazla olan gereksiz bir trafik artışı ve haftasonları buraya hücum edecek insanların fazlalığıdır.












Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...